• DOLAR 34.652
  • EURO 36.425
  • ALTIN 2927.469
  • ...

               Bir yıl içerisinde defalarca İsveç’te Kur’an yakılıyor. Ve bu sefer devletin verdiği izinle bu melun fiillerini gerçekleştiriyorlar. Bundan önce son Kur’an-ı Kerim yakılma provokasyonuna İslam dünyası çok daha fazla tepki göstermişti. Özellikle İslam dünyasında halk ayaktaydı. Dünyada bu eyleme en fazla tepkiyi gösteren Yemen’de/Sana’da ve Türkiye’de/Batman’da olmuştu. Bu tepkiler dünyada yankı bulurken bu Kurban Bayramında tekrar İsveç’te mahkeme kararıyla ve devletin koruması altında Kur’an Mushafları yakıldı. Peki, durup dururken Kur’an neden yakılıyor? Bu fiilden hangi beklentileri var. Hangi mesajı vermeye çalışıyorlar?           

               Birincisi, kaybetme korkusu: Batı Emperyalizminin Kur’an’a saldırmasının nedeni, kendi kitlelerini fikren kaybetme korkusudur. Çünkü halka sundukları fikirler halkın aradığı sorulara cevap veremiyor. Zira halka sundukları hayat felsefesinde din yok, gelenek, yok,  kültür yoktur. Sadece “özgürlük” ve “eşitlik” gibi kavramlarla onları oyalıyorlar. Bu da onların anlam dünyasını doldurmuyor. Ve arayış içine giriyorlar. Arayış içerisinde mana dünyalarına hitap eden Kur’an’a yönelmeleri Batı Emperyalizmini çok rahatsız ediyor. Kurdukları sistemin bozulması ve tabanlarını kaybetme korkusu yaşıyorlar. Tabanlarını kaybetme korkusu yaşayan Batı Emperyalizmi, taşeronlarının eliyle sözde Kur’an’ı yakmakla onun öğretilerini itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

               İkincisi, düşmanlaştırma: Batı Emperyalizmi, düşmanlaştırma üzerine bir sistem kurmuştur. Zira diğer milletlerle barışık olan devletler komşularıyla sulh ilişkisi kurar. Bu da Batının kurmuş olduğu tezgâha ters düşüyor. Batı Emperyalizminin zihin kotları, “öteki kişi” üzerine bina edilmiş ve batılı olmayan herkes öteki kişidir. Çünkü onlara göre Batılı olmayan herkesin sömürülmesi gerekir. Diğer milletler köledir ve onların dünyasını beslemek için bir araçtır. Kendi halklarını da buna inandırmak istiyorlar. Tam bu noktada Kur’an’ın öğretileri onların tezgâhını baltalıyor. Halkların kalbine hitap ediyor. Tüm milletlerin barış içerisinde yaşayabileceği ilahi yolu sunuyor. Yaptıklarının insanlıkla bağdaştırılamayacağını yüzlerine vuruyor. Batı halkı bile, Batı Emperyalizminin insanlık adına düşmanlık üzerine kurdukları tezgâhtan rahatsız ve Kur’an’ın öğrettiklerine yöneliyorlar. Onları kontrol etmeye çalışan beyin avcıları bunu engellemek için meydanlarda kendini bilmezlerin eliyle Kur’an’ı yakarak sözde gözden düşürmeye çalışıyor.

               Üçüncüsü, helal haram: Batı emperyalizmi için İslam en büyük engeldir. Zira İslam’a müntesip toplumlar helal-haram bilinciyle yaşar. Batının dayattığı yaşam biçimi Müslümanların helal-haram anlayışlarına uymadığında reddediyorlar. Hatta Müslümanlardan nefsine uyanlar dahi, batının yaşam tarzının yanlış olduğunu söylüyorlar. Bu da hedeflediklerini tehdit ediyor. Batının dünyaya sunduğu yaşam tarzını terk etme potansiyeli, Batı Emperyalizmi için en büyük tehlikedir. Çünkü sermayelerinin çoğu dünyaya sundukları bu yaşam tarzından gelmektedir. Kur’an’ın öğretileri, dayattıkları yaşam biçimini reddediyor. İslam ehli olan Müslümanlar üzerinde mutlak bir tahakküm kuramamak onları çıldırtıyor. Bu bakış açısını kazandıran Kur’an’a saldırmak ve kendi toplumunu bundan uzak tutmak, bu değerlerden haberdar olmaması için “yakma” cürmüyle sözde Kur’an öğretilerini değersizleştirmeye çalışıyorlar.

               Dördüncüsü, aşırıcılık: Batı Emperyalizmi tüm zamanlarda ve her konuda dengeyi kaybetmiştir. Batı medeniyetinde denge hiçbir zaman hâkim olamamış ve aşırılıklarla kendi kısır döngüsünde bocalamıştır. Örneğin, uzun yüzyıllar evlenmeyi bir ayıp olarak, bir aşağılanma olarak gören ve uzun yıllar buna bağlı olarak ruhsal bunalım yaşayan Batı, son bir yüzyıldır sapkınlığı özgürlük olarak savunmaya başlamıştır. Kendi sistemlerini de bu döngü üzerinden sürdürmeye çalışıyorlar. Yani Batı, tarihte olduğu gibi bugün de hep aşırılık üzerine kendi ideolojisini sürdürmüştür. Ve hiçbir zaman halkın fıtratına hitap etmemiştir. Tam bu noktada Kur’an öğretileri bu aşırılığa dur demektedir. İnsanın fıtratına hitap eden Kur’an, onların yaşam tezini çürütmektedir. İnsanı fıtrata davet etmektedir. Bu da tüm insanlarda olduğu gibi batı halklarında da karşılık bulmaktadır. Zira vahiyle desteklenen insan fıtratı, uçlarda yaşamak istememekte ve mana dünyasına hitap eden dengeye yönelmektedir. Bu dengeyi fark eden binlerce Batı insanı Müslüman olmaktadır. Ve bu durum Batı Emperyalizminin hoşuna gitmemekte ve bunu insanlığa sunan Kur’an’ın öğretilerini engellemek için Kur’an’ın cismine saldırıyor. Kur’an’ı yakma davranışlarıyla kendi toplumunun gözünde sözde Kur’an’ın öğretilerini itibarsızlaştırma peşindeler.

               Sonuç olarak; Batı Emperyalizmi kendi taşeronlarının eliyle aleni olarak tüm dünyanın gözü önünde Kur’an’ı yakmaları, kendi halkının yaşadığı manevi krize ve onların arayışının İslam’la kesişmesine engel olmak istemesidir. Hatta halkını “uyuşturucu krizi” ve “dijital bağımlılığa” sürükleyecek kadar bu konuyu önemsiyor. Batı Emperyalizmi, insanının hayatı sorgulamasını engellemeye çalışıyor. Çünkü birçok kişinin arayışı İslam’la kesişiyor ve bu onları çok korkutuyor. Dünyada kurdukları tezgâhları ellerinden gidiyor. İşte bugünlerde İsveç’te Kur’an’ı yakmaları, İslam’ın sığınılacak liman olmadığını topluma empoze etmeye çalışmalarının bir neticesidir.