Deprem Yalanlarıyla Bir Yerlere Varmak İsteyenler
Üç haftadır deprem tüm ülkemizin gündemindeyken depremle ilgili söylenenler hep dikkatimi çekmiş. Bir tarafta deprem konusunda hiçbir faydalı çalışma yapılmadığını söyleyenler, bir taraftan da depremle ilgili hiçbir eksikliğin olmadığını savunanlar. Bu iki söylem de ifrat derecesidir. Zaten bu kadar geniş bir alana yayılan bir depremde sıfır eksikliğin olması gerektiğini savunmak vicdani değildir. Bununla birlikle yüzde 90 deprem organizasyonu konusunda başarının olduğunu söyleyebilirim. Fakat yüzde doksan bir başarıyla yapılan bir çalışmayı görmek istemeyen malum kesim tüm söylemlerini yalan üzerine bina ettiğini söyleyebilirim. El insaf demekten kendimi alamıyorum. Deprem bölgelerinde gezmiş biri olarak diyebilirim ki, depremzedelere müthiş bir sahiplenme vardı. Bu hem STK’lar tarafından hem de devletin birimleri olarak sahada görünüyordu. Canla başla hizmet eden kadrolar vardı.
Bunu görmek istemeyen ve yapılan her şeyi yalanla örtbas etmeye çalışanların gittikçe yalnızlaştığını söyleyebilirim. Zira yalanı ahlak edinen kişilerin ve onları temsil eden fikirlerinin yansımaları, halk ile aralarında keskin makasın açılmasına sebep oluyor. Buda hayra alamet olarak görülmelidir. Özellikle bu deprem günlerinde halk can derdine düşmüşken malum kesim bu mağduriyetten nemalanmak için yalanlarına hız kesmeden devam ettiler. Bunların bazı ucube söylemlerine bir göz atalım:
-İnsanlar zaman kaybetmeden bir can kurtarayım telaşında iken, bunlar “Suriyeliler parmak kesiyor”, “Suriyeli hırsızlık yaptı” diye yalanla algı oluşturmaya çalıştılar.
-Halk endişe içerisinde deprem artçılarını yaşarken, bunlar “baraj patladı diye” yalan uydurukla halkı daha da tedirgin ettiler.
-Yetkililer, sorumlular kaçmasın diye binalardan numune alırken, bunlar kendilerine taalluk eden yandaş müteahhitlerine “İdealist bir arkadaşımızdı, çok kurcalamayın” dediler.
-Dost-düşman tüm devletler, bu çok büyük bir felakettir derken, bunlar “İktidar abartıyor” diyerek siyasi rant peşine düştüler.
-Ekipler gün boyu aralıksız çalışırken bir ekibin dinlenme zamanını görüntüleyip, “kimse çalışmıyor” yalanını uydurarak bu görüntüleri servis ettiler.
-Müslüman halk tüm deprem bölgelerinde Allah’a yakarırken, bunlar İslam’a, Müslümanlara, onların değerlerine hakaret ettiler.
-Mucize kurtuluşlara şahit olanlar, Allah’a hamt ederek “Tekbir” getirirken, bunlar tekbire tahammülsüzlüklerini göstererek bu “terörizmdir” dediler.
-Her kurumda çalışma izleri görünen cemaat mensuplarını görmezden gelip “Sakallılar nerede?”, “Hafızlar nerede?”, diyerek Müslüman halka kin kustular.
Listeyi daha da uzatabiliriz ama bunların beyin dünyasını anlamak için örnekleri yeterli buluyorum. Burada dikkat edilmesi gereken, bunların iç dünyasıdır. Yani temellendirdikleri söylemlerin tamamının yalan olmasıdır. Bu millet bir şekilde bu enkazın altından kalkar Allah’ın izniyle. Bu milletin acıları bu kadar büyükken, yalan enkazından medet bekleyenler kaybetmiştir. Ve gün geçtikçe halkımız ile bunlar arasındaki keskin makas açılıyor. Deprem konusundaki malum kesimin yalanları bu makası daha da belirginleştirmiştir. Sonuç olarak; bunlar yalan içerisinde çırpındıkça, yalandan medet umdukça halk bunlardan kaçıyor/kaçacaktır.