• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.86
  • ...

Bazı hadiseler var unutulmaya gelmez. Unutmayacağız ve unutturmayacağız dediğimiz her hadisenin en ulvi makamdır bahsettiğimiz.  Allah’ın kelamından bahsediyoruz. İsveç’te kalleşçe yakılan Kur’an-ı Kerimden söz ediyorum. Devlet eliyle izin verilen bu alçaklığı hiçbir Müslüman’ın unutmaması gerekir. Ve bir yerlerde yazılı olarak saklaması gerekir. Fakat özelde Türkiye’nin bunu ayrı bir yere yazması gerekir. Zira Kur’an-ı Kerim Türkiye Büyükelçiliği önünde yakıldığı için ayrı bir mesaj barındırıyordu. Evet, İsveç yarın Türkiye’ye NATO desteği için gelecek. Şayet yetkililer bunlara iyi bir muamele gösterirse ve üyeliklerine izin verirlerse yazıklar olsun deriz. Yok, eğer hak ettikleri gereken cevap verilirse ve onları def ederlerse halk olarak onları alkışlarız. Çünkü bunların yakmış olduğu ateş unutulacak bir ateş değildir.

Kitap yakmak nedir Allah aşkına! Hele bu kitap milyonların kutsal kitabı olursa bu ne anlama geliyor? Bunun net cevabı şudur:  Kitap yakanlar çaresizlik içindedirler. Kitabın gücü ve muhtevasıyla baş edemeyen zavallıların işidir. Başka ne anlama gelebilir kitap yakma? Ya da milyonların kutsal kitabını yakan kişi ya manyaktır ya da aşağılık bir kışkırtıcıdır. Ancak dünyanın her yerinde kışkırtıcılar ve manyaklar vardır. Önemli olan bu değildir. Önemli olan bu yakmaya izin veren devlet organlarıdır. Bunun için diyoruz ki, bu yapılanlar organizeli bir düşmanlıktır ve tüm Müslüman ülkeler bunun gereğini yapmak zorundadır. Özelde Türkiye’nin elindeki NATO kozunu sonuna kadar kullanmalıdır.

                Eğer Müslümanlar gereğini yaparlarsa Kur’an’a saygısızlık edenlerin yakın zamanda nasıl bir zillet yaşayacaklarını hepimiz göreceğiz. Müslüman ülkelerin liderleri gereğini yaparlarsa İsveç gibi densizlerin neye uğradıklarına kendileri de şaşıracaklardır. “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.(İbrahim süresi 42)

                Türkiye özelinde halk açısından meseleye baktığımızda, Kur’an-ı Kerimin yakmasına en büyük tepkiyi gösteren bölgemiz Güneydoğu oldu. Çevre illerin katılımıyla Batman’da on binlerce kişi İsveç’teki hadiseyi lanetlediler. Kur’an Nesli Platformu öncülüğünde Güneydoğu halkı mukaddesatlarına en üst perdeden sahiplik etti.  Bu insanların hassasiyeti tüm ümmete umut olmuştur. Müslümanlara güven, kâfirlere korku olmuştur. İslam düşmanlarının yerli işbirlikçileri de bu tepkileri başka tarafa çekme gücünü kendinde bulamadılar. İçlerindeki kin içlerinde kalmıştır.

                Sonuç olarak; Kur’an yakma cesaretini İslam ümmetinin dağınıklığından alıyorlar. Ve yıllardır bize empoze ettikleri “İslam sadece iyilik ve yumuşaklık dinidir” şeklinde ümmeti robotlaştıran duruşundan dolayı Kur’an yakılmaktadır. Hayır, yeri geldiği zaman İslam “kılıç dinidir” ve bu alçakları kılıçla hizaya getirme dinidir. Müslümanlar ve Müslüman ülkelerin liderleri bu bakışla meseleye yaklaşmak zorundadırlar. Çünkü bunlar ancak bu dilden anlarlar. Zira yaptıkları basit bir hadise veya siyasi bir manevra değildir. Bunların yaptıkları Müslümanları ve onların kutsallarını hafife almaktır. Bu unutulmaması gereken bir davranıştır. Yeri geldiği zaman en üst perdeden burunları sürtülmelidir.