• DOLAR 34.655
  • EURO 36.32
  • ALTIN 2919.69
  • ...

Kuzey Suriye’ye yapılan hava operasyonlarının gerekçesi her ne kadar “İstiklal Caddesindeki” saldırıya bağlansa da aslında 6 aydan bu yana böyle bir operasyona hazırlık yapılıyordu. Bu saldırı, muhtemel operasyonu erkene aldı. Uzun zamandır planlanan operasyon erkene alınarak devreye sokuldu. Yapılan operasyon, PKK/YPG’nin canını fazla acıtmış olacak ki rastgele Kilis ve Karkamış bölgelerine roketler atıldığını görüyoruz. Aynı şekilde operasyonların durması için KCK sokaklara çıkılması için çağrılar yapmaktadır. Fakat 6-8 Ekim olaylarından ders alan bölge halkı kılını bile kıpırdatmıyor…

Operasyonun yerel dinamiklerinden uluslararası dinamiklerine bakarsak:

               Bu operasyonda en çok konuşulan yönlerden bir tanesi, Rusya ve ABD’nin tavrının ne olacağıyla ilgiliydi. Türkiye bu operasyonda bunlardan icazet almış mıydı?

Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan, hava harekâtı hakkında ABD ve Rusya’ya kesinlikle bilgi verilmediğini aktarıyordu. ABD’nin bilgilendirilmediği kesindir. Ancak Rusya’nın yıllar sonra ilk defa Suriye hava sahasını Türkiye’ye açması dikkat çekicidir. Rusya’nın kontrolünde olan Suriye hava sahasının kullanıldığını Türkiye de doğruladı. Aslında bu durum Türkiye’nin, Rusya-Ukrayna savaşında göstermiş olduğu pozisyonun bir neticesi olarak görülebilir. Özellikle Putin ve Zelenski ile kurduğu dengeli politikanın ağırlığı olarak da görülebilir. Bunun içindir ki Rusya’nın bu operasyondan haberdar olduğunu söyleyebiliriz. Hatta Erdoğan’ın, “Esat’la görüşebilirim” açıklamasını da, Şam, Moskova ve Ankara’nın Suriye’deki yeni bloğu olarak da okunabilir.

İşin daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’a yapılan hava harekâtından sonra “Kara harekâtının da” yapılacağını açıklaması önemli bir meydan okumadır. Eğer Rusya, bu operasyondan haberdar edilmemiş olsaydı kendisinden çok sert tepkiler beklenirdi. Fakat Rusya’dan gelen açıklama, hem Türkiye’yi suçlamayacak mahiyette hem de cılız bir açıklamaydı. Kremlin sözcüsü Paskov, “Türkiye’nin güvenliğini sağlama konusundaki endişelerini anlıyoruz. Ancak tarafları durumun istikrarsızlaşmasına yol açacak adımlardan kaçınmaya çağırıyoruz” diyordu. Daha sonra Rusya Dış İşler Bakanlığı sözcüsü Zaharova’dan da benzer bir açıklama geldi.

               Aslında Rusya, bu tavrıyla Türkiye’yle arasının bozulmasını istemiyor. Ukrayna savaşıyla sıkıntı içerisinde olan Rusya, yeni bir cephe oluşturmak istemiyor. Zaten Suriye’de konuşlu kuvvetlerinin büyük bir kısmını Ukrayna’da savaşan güçlerini desteklemek için çekmiş bulunuyor. Bunun içinde Suriye denkleminde Türkiye’yle ters düşmek istemiyor.

 Bu denklemde Suriye’de oluşan güç boşluğunu Türkiye fırsata çevirmek istiyor. O boşluğu doldurmak istiyor. ABD’nin tepkisine rağmen bu operasyonu yapmasının nedeni de budur. Zaten Suriye savaşıyla birlikte Türkiye, yıllardır Suriye içerisinde “Tampon bölge” oluşturmaya çalışıyor. Rus güçlerinin geri çekilmesinin yarattığı güç boşluğunu kendi lehine çevirmek ve etki alanını genişletmek istiyor.

               Bunun içindir ki Türkiye,  Suriye Kuzeyinde faaliyet gösteren PKK/YPG’nin yapmış olduğu saldırıları ve en son İstiklal Caddesindeki saldırısını fırsata çevirmek istiyor. Bu operasyona destek sağlamak ve kamuoyunun ikna edilmesi için bir fırsat olarak görüyor. Ve bu operasyonun erkene alınmasının bir parçası da kamuoyunun desteğini arkasına alma hesaplarıdır. Hatta seçimlere yaklaştığımız bu dönemde söz konusu muhtemel operasyon iktidarın hanesine artı olarak yazılacaktır. Satranç taşlarına bakıldığında, kara harekâtının yapılması belki geciktirilebilir ama kaçınılmaz olarak görünüyor.