• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

   Herkesin zamları ve döviz kurlarını konuştuğu bu günlerde Suriye gündemden düşmüş gibidir. Fakat görünen o ki ileriki günlerde Suriye’yi çok konuşacağız. Tam 11 yıldır “Suriye’nin sonu ne olacak?” sorusu konuşuluyor. Ve şimdiye kadar bu soru netlik kazanamamıştır. Peki, bu kadar yıldan sonra “Suriye çözüme yakındır” diyebilir miyiz? Bu soruya ne yazık ki evet diyemiyorum. Suriye savaşında devletlerarası dinamikler zaman zaman değişse de çözüm konusunda bir mutabakata varılmamıştır. Ve şu an Suriye’de etkin olan veya olmak isteyen üç blok vardır. Bu bloklara gelince:

                Bu bloklardan bir tanesi; Moskova, Tahran ve Şam blokudur. Bu blokun Suriye siyaseti nerdeyse ilk günden beri hiç değişmedi diyebiliriz. Ve şu an Şam yönetimiyle birlikte Suriye’nin çoğunluk bölümünü kontrol etmektedir.

                İkinci blok ise; ABD ve onun işbirlikçisi olan YPG üzerinden bir alanın kontrol edilmesidir. Bu blok, ABD gözetiminde petrol alanlarını elinde bulundurmaktadır. ABD bu petrol alanlarını muhafaza etmek içinde kiraladıkları YPG güçlerini kullanmaktadır. ABD bu alanı bırakmamak için cömertçe söz konusu yapıya silah ve maddi destek sağlamaktadır.

                Üçüncü blok ise;  Türkiye sınırının 32 kilometre derinliğini muhafaza etmek adına ÖSO güçleriyle işbirliği yapan Türkiye’dir. Türkiye’nin en büyük handikaplarından olan terör sorunu yeni dinamiklerde onun başını ağrıtacaktır. Bu ön görüyle hareket eden Türkiye, Suriye politikasında gel-gitler yaşıyor.

                Bu üç bloku göz önünde bulundurduğumuzda özellikle Türkiye’nin, Suriye politikasında kendi başına hareket etme gücünü yetersiz buluyor. Bundan dolayı da zaman zaman Rusya’ya, zaman zaman da ABD’ye yaklaşan bir siyaset sürdüğünü görüyoruz. Belki bu siyasetin en somut ayağını S-400 ve F-35 meselesi üzerinden daha iyi görüyoruz. Bu konuda Türkiye’nin kafası karışık görünüyor. Bu kafa karışıklığına sebebiyet veren en son hadise ise İdlip’te yaşandı. İdlip’teki ilk saldırı ABD gözetiminde YPG’nin Türkiye askerlerine yaptığı saldırıda iki asker hayatını kaybetmişti. Bir hafta arayla yine İdlip’te bu sefer Rusya ve Şam ittifakıyla yapılan saldırıda dört Türkiye askeri hayatını kaybetti. Bu durum ise her iki bloğun da aslında Türkiye’yi Suriye topraklarında istemediğini gösteriyor.

                Bu denklemde Türkiye müstakil bir siyaset yürütmek zorundadır. Belki İran üzerinden ve Şam hükümetiyle ortak bir Suriye politikası doğru bir yol olarak görülebilir. ABD ve Rusya gözetiminden bağımsız bir temas olursa olumlu bir sonuç doğabilir. Gerek ABD, gerekse Rusya, koyun kılığında kurt içgüdüsüyle Türkiye’ye yaklaşıyorlar.  ABD ve Rusya’nın bu yaklaşımı sadece Türkiye için değil, İran ve Şam için de geçerlidir. Bu Müslüman devletler sırtlarını ABD ve Rusya gibi keferelere verdikçe hem kendi aralarında hem de içerde iç kaos olacaktır. Ve bu kaosun en somut örneği bugün ki Suriye’dir.