Kaybettiklerimiz!
Şu bir gerçektir ki Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte halkın inanç ve genleriyle uyuşmayan batı endeksli bir sistem, bu Müslüman halka dayatılmış. İslam’ın aziz kutsallarına karşı “din gericiliktir” naraları ve sloganları üzerine yeni bir rejim kurulmuştur. Bu sistemin alınışıyla birlikte “çağdaşlaşma” adı altında halkı öz değerleri olan İslam’dan uzaklaştırmak için halka her türlü zulmü reva gördüler.
Öncelikle şunu belirtelim ki, Cumhuriyet’i kurmak uğruna tam üç kıtaya yayılmış, takriben 23 milyon kilometrekare alana ulaşmış bir yönüyle de olsa İslam kültürü kurban edilmiş, coğrafi ve siyasi birikimden vazgeçilmiştir. Tüm stratejik bölgelerini, siyasi gücünü, kültürünü, dini değerlerini ve birliğini terk ederek “ulusalcı” bir anlayış oluşturulmuştur.
İslam nizamının gölgesinde onlarca çeşit ırk, dil ve hatta din mensubu altı asır bir arada uyum içinde yaşatılırken ulusal kimlikli laik sistem, Anadolu yarımadası gibi küçük bir coğrafyada bile birlikte huzurlu bir ortam sağlayamamıştır. Bugün Ortadoğu’da yaşanılan savaşlar bunun en somut ve acı örneğidir. İslami hayat gölgesine son verilince birçok ulus devleti kurulmuş, Fransız icadı milliyetçilik ile yüzyıllar boyu kardeş yaşamış bu ümmetin evlatları arasında “ulusalcı kutuplaşmalar” taban bulmuştur. On binlerce insan bu nedenlerden öldürülmüş, ümmetin hem manevi değerleri hem de kültürleri bu yolda heba edilmişti.
Siyasi açıdan ise, anayasa ve kanunları İsviçre’den, İtalya’dan, İngiltere’den “kopyala yapıştır” yöntemiyle ithal edilmiştir. Bir asra yakın bir zaman içerisinde üç askeri darbenin yaşandığı ve 60’tan fazla hükümetin kurulduğu bir ülkede sadece kaos ve kutuplaşma üretmiştir.
Dayatılan sistem ile parayı pula çeviren bir ekonomi Ümmet’in sırtına yüz yıldır kambur olarak yüklenmiştir. Eksikliklerine rağmen Osmanlı Devleti’nin yıkılırken bıraktığı para, döneminin en kıymetli muteber parası idi. Onun için halk arasında bir şeyin değersizliğini ifade etmek için “gavur parası beş para etmez” denilirdi. Bununla kâfir devletlerinin paralarının değersizliği vurgulanırdı. Laik adıyla getirilen sistemi ile bu söz “bizim paramız beş para etmez” şekline dönüşmüştür. Cumhuriyetin gelişiyle manevi değerler kaybolurken maddi değerlerin kaybını da beraberinde getiriyordu.
Bunun yanında yüz yıla yakın bir zamandır sağlıklı bir nesil yetiştiremeyen bu sistemin eğitim şekli tam bir fiyaskodur. Bir gecede halkı cahil bırakan Harf İnkılâbı ile Batı hayranı insanların liderliğindeki bu eğitim sisteminden istisnalar haricinde ne kadar nitelikli insanlar yetişebildi?
Bu zaman içerisinde getirilen eğitim modeli kendisini tanımlayamayacak kadar şahsiyet, kimlik ve ufuk yoksunu bir nesil yetiştirdi. Faydalı faydasız, yalan yanlış, gerekli gereksiz bilgi yığınlarını ezberleterek, düşünmeyi de yasaklayarak zihinleri köreltti, kirletti. Teknikte, bilimde, teknolojide ve özellikle maneviyatta akim bırakılmaya çalışıldı. Bu eğitimden geçen insanlar neden insani, ahlaki, ruhi değerlere değil de sadece maddi değerlere önem vermektedirler? Bunlar bu kör sistemin neslidir ve bu eğitim sisteminin kurbanlarıdır.