Kürt seçmenden HDP’ye mesaj
İstanbul’daki seçim tartışmaları ve yeniden oyların sayılması gündeme otururken bölgedeki gerçekliği ve yeni tabloyu görmeyi kaçıranlar var. İstanbul seçiminden çok daha önemli olan ve Türkiye’nin kaderini etkileyen bölgeden çıkan seçim sonucunu iyi okumak gerekir… Bölgede AK Parti’nin oylarının fazlalaşması ve HDP’nin ciddi manada oy kaybetmesi ne anlama geliyor? Özellikle “ilçe bazlı” bölgeye baktığımızda HDP’nin kazandığı merkez şehirlerde bile AK Parti’nin ciddi oy artırdığını görüyoruz. Aslında bu tabloyla; Kürt seçmen, kendisini temsil edemeyen, yarasına dokunamayan adımlara karşı hem pratikte hem de görmek istediği politik söylem zayıflıklarına karşı her an anti refleks gösterebileceğini de gösterdi. Bu refleksin son istatistiği 31 Mart seçimi oldu. Kimi yerde HDP’ye oy azaltarak, kimi yerlerde temsiliyette daha iyi ve başarılı olduğunu düşündüğü rakip parti adaylarına oy vererek, kimi yerlerde sandığa gitmeyi boykot ederek boş veya geçersiz oy kullanarak tepkisini ortaya koymuştur.
HDP’nin bu seçimde iki stratejisi vardı. Birisi Türkiye’nin batısına yönelik bir strateji, diğeri ise bölgeye yönelik bir stratejiydi. Türkiye’nin batısıyla ilgili kendi enerjisini Türk soluna kurban vererek kendi tabanında bir hayal kırıklığı yaşattı. Türk solunun tümüyle HDP’yi ele geçirmesi ve istediği gibi yönlendirmesi bölgede olumsuz bir karşılık olarak önlerine çıkmış bulunuyor. Kendi seçmenlerini Millet İttifakı’na yöneltmekle farkına varmadan aslında harakiri yaptı.
Bu bağlamda bölgedeki stratejisine baktığımızda, burada bir başarıdan bahsedilemez. Burada ciddi kayıplar var. Bölgede yeni bir görüntü var. Özellikle Doğu›da çukur ve şiddet siyasetine karşı Kürt halkı HDP’ye kırmızı kartı doğuracak sarı kartı vermiştir. Bu cezalandırma çukur siyasetinden bu yana süregelen bir eğilim ve artarak devam ediyor. HDP’nin ciddi olarak oy aldığı yerlerde bile tablo değişmiştir. Hakkâri gibi bir yerde bile ilçelerini kaybettiğini yer yer görüyoruz. Şırnak’ta ezici çoğunlukla AK Parti’nin kazanması da bunun somut örneklerindendir. Birçok yerde ciddi bir şekilde tekrar AK Parti’nin sahaya yarış adına döndüğünü görüyoruz. Bu destek AK Parti’nin bölge halkına yönelik çok iyi bir siyaset yürüttüğü anlamında değildir. HDP’ye en güçlü rakip olarak gördüklerindendir.
Bütün bunlara baktığımızda; HDP’nin son zamanlarındaki beyaz Türklere teslim edilişleri ve tamamıyla Türk solunun etkisine girmesini çöküşün başlangıcı olarak değerlendiriyorum. Kendi seçmenlerinin partilerini birçok noktada eleştirdiğini ve HDP’nin bu itirazlara tatmin edici cevaplar veremediği aşikâr. HDP, kendi varlığını tehlikeye atarak Marmara’dan Ankara’yı, Akdeniz’den Ege’yi kapsayacak şekilde Türk soluna değnek olmuştur. Uzun yıllardır muhalefet partilerinin hayal ettiği bir tabloyu onların eline vererek “sözde Kürt temsiliyetini” kaybetmenin sancılarını yaşıyor.