• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

24 Haziran`a kadar seçimin konuşulması kaçınılmazdır. Erken seçim, baskın seçim, gibi sözlerin yerine “hangi parti hangi hamleyi veya ittifakı yapacak” üzerinden tartışmalar devam edecek. Aynı zamanda “muhalefetin aday veya adayları kimler olacak?” gibi yorumlar gündemin ana başlıkları. Bütün bunlar konuşulurken AK Parti`nin bu erken seçimde de 16 yıllık serüveni devam mı edecek, yoksa kan mı kaybedecek? Çünkü yaşanan tüm olumsuzluklar onun sırtında ağırlık yapmaktadır. Bu da seçmeni etkileyen en büyük unsurlar. AK Parti`nin yıpranması adına birçok dinamik söz konusu. Bir taraftan döviz kuru, savaş algısı, bunlardan sadece bazıları.

Fakat bana göre AK Parti`nin en büyük handikabı son zamanlardaki milliyetçi dilidir. MHP tabanına oynarken Kürt seçmenin bu dilden rahatsız olduğunu herkes biliyor. Özellikle Kürt seçmenin beklentisi, Kürt meselesini ortadan kaldırma umuduydu. AK Parti olarak iyi niyetle atılan adımlar yanlış yöntemlere kurban edildi. Kürt meselesini PKK meselesiyle bağlantılı hale getirmesi ve onun üzerinden çözmeye çalışması gömleğin iliklerini baştan yanlış iliklemekti. Çözüm süreci rafa kaldırıldıktan sonra Kürtlerin taleplerini karşılayıp PKK`yle mücadelesine devam edebilirdi. Bunu yapamadığından dolayı bu durumu seçimde en büyük handikabı olarak görüyorum. Zira Türkiye`de, tarihle yüzleşmeyi merkezine almış bir siyasi hareket olarak halkın karşısına çıktı. Bu umutla da seçmenden büyük bir destek aldı. Fakat bugün görünen tabloda MHP ittifakıyla başlayan milliyetçi dille pozisyonunu kaybetmiş bulunuyor.

                Eğer adalet temelinde gerçeklerle yüzleşilmezse ve geçmişteki adaletsizlikleri giderici bir siyaset üretilemezse, geçmişten gelen bugünkü adaletsizlikler ortadan kalkmaz ve geleceğin adaletli toplumu kurulamaz. Türkiye`de insan haklarına saygın bir sistem sağlanamaz. Yaygın şiddet kültürü sınırlandırılamaz ve toplumsal barış sağlanamaz. Toplumsal mutabakat sağlamayan ve bundan uzaklaşan bir partinin kan kaybedeceği kuvvetli bir ihtimaldir.

Bu meseleleri çözemediğinizde sadece içerden değil bu yumuşak karnınız üzerinden batılı ülkeler sizleri köşeye sıkıştırmak isteyeceklerdir. Bugün Suriye üzerinden yaşanan tablo da bunun neticesidir. Türkiye`de Kürt meselesi, 1923`te Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşundan itibaren bütün hükümetlerin karşılaştığı en önemli meselelerden biri sayılmaktadır. Hatta öyle ki Kürt meselesi, ülkenin güvenliğini tehdit eden, ekonomisini zorlayan ve kapsamlı büyümesini engelleyen kronik bir problem haline gelmiştir. Bunun yanı sıra Kürt meselesi, özellikle de devam eden çekişmeler gölgesinde, Türkiye`nin bölgedeki rolünü sınırlamakta ve birçok bölgesel güç, bu sorunu kendi çekişmeleri ve özlemleri için bir kart olarak kullanmak istemektedir.

Ortada, Kürt meselesine kabul edilebilir bir çözüm geliştirilmeksizin Türkiye'de adaletin eksik kalacağı ve istikrarın sağlanmayacağı yönünde kesin bir gerçeklik var. Erdoğan da, geçmişte Kürtlerin kalesi Diyarbakır şehrine yaptığı bir ziyaret sırasında, “Türkiye`de demokrasinin Kürt meselesinin çözümünden geçtiğini” belirterek bu sorunu çözme sözü vermişti. Ancak metotta yaptığı yanlışlık olumsuz netice doğurdu. Kürt meselesini PKK üzerinden birbirine bağlayarak tarihi bir hataya imza attı. Bu hatayı anlamalıydı ve bugün köşeye sıkışan PKK`nin hegemonyasından nefes alan “Kürtlerin haklarını kayıtsız şartsız verme” yolunu seçseydi seçimde kazanma olasılığı çok daha kuvvetliydi.