• DOLAR 34.352
  • EURO 37.442
  • ALTIN 3021.468
  • ...

Son günlerde eski Türkiye`yi andıran bir dil var. Özellikle 28 Şubat mantığını hayata geçirmek isteyen bazı kesimler hükümetin “ittifak ve oy kaygısından” faydalanmaya çalışıyor. Herkesin birbirine karşı yürüttüğü “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı deme” hesapları bazılarında eksen kaymasına meyil göstermiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın tutunduğu dal olan ve onu ayakta tutan İslami şahsiyet ve cemaatlere düşman etme adına gayret peşindeler. Bunların atına binildiği müddetçe tutunduğu dalın kırılma tehlikesi söz konusudur. Eski Türkiye özlemi peşinde olanlar, İslami kimliği olan şahsiyetler üzerinden bir algı peşindeler. 28 Şubat sürecine benzer bir ortam oluşturmak ve hükümet eliyle operasyon çekmek istiyorlar.

Mesela son olarak Nureddin Yıldız`ın linç edilmesi, sonra da resmen yargılanması “acaba birileri 28 Şubat benzeri bir operasyon mu uyguluyor?” fikrini uyandırıyor. Çünkü Nurettin yıldız gibi şahsiyetler hemen hemen her gün konuşuyor. Eğer yıllar içerisinde ve geçmiş yıllar üzerinden konuşulanları cımbızla seçip propaganda malzemesi yapılıyorsa bu hayra alamet değildir. Bunu gündemleştirmenin hangi amaçla yapıldığı belli ve olağandır. Ancak olağan olmayan bunların oyununa gelen hükümetin ferasetsiz davranması veya seçim ittifaklarına kurban etmesidir. Bu hatalarından hızlıca dönmeseler kendi başlarına bela olacak gibi. Eğer gerçekten oy hesapları yapılıyorsa bilsin ki bu duruş kendilerine ciddi oy kaybettirebilir.

Elbette toplum tarafından muteber olarak kabul edilenlerden farklı olarak bazı hocaların yaptığı bazı açıklamalar, İslâm`a hiç bir şekilde faydası olmayacak, İslâm`ı ayağa düşüren hatta zarar veren açıklamalar da bulunabilir. Ancak bunlar parmakla sayılabilecek kadar azdır. Diyanet bu hocaları davet edip ikaz edebilir veya farklı bir yol seçilebilirdi. Yoksa genelleştirmek, hatta hızını almayıp cemaatleri ve tarikatları töhmet altında bırakmak, hayatlarının hatası olacaktır. Çünkü 15 Temmuz darbe girişiminde kendilerini idam ipinden kurtaran bu inançlı yapıların tabanıydı.
Bu tartışmalar, fitne ateşini körüklemekten, bizi asıl meselelerimizle uğraşmaktan alıkoyuyor. Düşmanı öz değerimiz olan maneviyatı güçlü kendi tabanımızda aramayalım. Tam tersi, İslami cemaatlerle kenetlenmeye ihtiyacımız var. Bu toplumun selameti de bu cemaatler sayesindedir. Bunu en çok bilmesi gereken de Cumhurbaşkanı Erdoğan`dır. Kendisi çekirdekten bu yapılar içerisinde büyüdü. Hiç kimseyi öteleştirmeden ve toplumun manevi garantörleri olan bu kesimi düşmanlaştırmak isteyenleri iyi okuması gerekir. Eğer bu tuzağı görmezse, başta kendisi daha sonrada bu millet zarar görür.

Erdoğan`ın doğal tabanını yabancılaştırması, ötekileştirmesi, bu sahipsiz kitleleri hayal kırıklığına uğratması sonucunu doğurabilir. Bırakınız İslâmi kesimlerin yabancılaştırılmasını, ötekileştirilmesini, toplumun bütün farklı kesimlerinin kenetlenmesi, kucaklanması gereken kritik ve çok yönlü bir süreçten geçiliyor. 28 Şubat`ı canlandırmak isteyenlere fırsat vermemek gerekir. Henüz 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetleri giderilmemişken yeniden bu zihniyeti oluşturmak isteyenleri iyi bilmek ve ona göre pozisyon almak gerekir. Bu konuda en çok uyanık olması gereken de başta bu aziz halk daha sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan`dır.