Terör ve Tarsus`taki mağdurları
Terör, çağımız dünya devletlerinin dilinden düşürmediği bir sözcük. Dünyanın her tarafında kendilerine dönük yapılan bütün şiddet eylemlerini devletler, “terör” olarak değerlendiriyor ve ona göre muamelede bulunuyor.
Türkiye`de özellikle son birkaç aydır bu sözcükle yarışan başka bir sözcük olmasa gerek. Özellikle PKK ve diğer bileşenlerinin yaptıkları saldırılar, Türkiye gündemine bu sözcükleri bir hayli yerleştirdi.
Wikipedia sözlüğünde terör, tedhiş ve anarşi, sonraki satırlarda ifade edildiği gibi aynı manalara gelmektedir. “Türkiye`de yıllarca teröre karşılık olarak anarşi sözcüğü kullanılmış, son yıllarda bu sözcük terk edilerek “terör” sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. “Anarşi” sözcüğü Yunanca kökenlidir. Yunanca sözcük “başsız, yöneticisiz” anlamına gelir. Anarşi sözcüğü Oxford İngilizce Sözlük`te “otorite yoksunluğundan veya otoritenin ve diğer yönetim mekanizmalarının tanınmamasından doğan düzensizlik durumu” olarak tanımlanmıştır.
Arapça kökenli tedhiş sözcüğü de zaman zaman terör anlamında kullanılır. Tedhiş sözcüğü, “korku salma, yıldırma” anlamlarına gelir.
Terör ya da terörizm, siyasal veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere; resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımıdır. Terör uygulayan organize gruplara terör örgütü; terör uygulayan şahıslara ise terörist denir.”
Terör tanımıyla alakalı aslında bir problem yok. Problem, bu tanımın yerli yerinde kullanılmamasıdır. Hak gaspına ‘karşıt duruş`a ve ‘meşru müdafaa`ya ‘terör` tanımlamasını yapanlar olduğu gibi, haksız ve hukuksuz saldırı ve katliamlara da ‘operasyon` veya 'terörü ortadan kaldırma' tanımlamasını yapanlar da vardır. Herkes kendine ‘özgürlük havarisi` veya ‘kamu düzenini sağlayan tek güç` gözüyle bakıyor ve ona göre karşıtlarını terör veya terörist olarak tanımlıyor.
Ki dünya ülkelerinin özellikle birbirlerini suçladıkları yer de, tam burası: ‘Bize karşı olunca, hak savunuculuğu veya özgürlük savaşı, kendilerine karşı olunca terör veya terörist…` veya ‘Benim teröristim iyi senin teröristin kötü anlayışı..` değerlendirmesi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu`yla görüşmesi sonrasında Ankara saldırısıyla ilgili yaptığı açıklamada: “toplumun özetine yönelik bir saldırı olması dolayısıyla örgütün gerçek yüzünü gösteren bir hadisedir” dedi ve ‘terörist` tanımının yeniden yapılması gerektiğini söyledi.
Erdoğan, “Elinde silahı olan, bombası olan teröristle, konumunu, kalemini, unvanını, amacına ulaşabilmesi için teröriste emir verenin de hiçbir vasfı yoktur” dedi.
Beştepe`de Doktorlar Buluşması`nda konuşan Cumhurbaşkanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Akademisyen olması, gazeteci olması, STK yöneticisi olması, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Bombayı patlatan terörist olabilir, ama o eylemin amacına ulaşmasını sağlayan bu yardakçılardır.”
“Terör ve terörist tanımını en kısa sürede yeniden yaparak Ceza Kanunu`na almalıyız. Bu mesele basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir. Bu mesele artık Kızılay`da görüldüğü gibi milletimize kast eden alçaklarla daha iyi mücadele edebilme meselesidir.”
Şimdi buraya kadar terör tanımını ve bu tanımın taraflara göre nasıl yer değiştirdiğini gördük. Bu noktadan itibaren, sivil halka dönük yapılan saldırıların nasıl da yağdan kıl çeker gibi terör kapsamından çıkarıldığının somut örneklerine bakalım.
Malumunuz 6-8 Ekim 2014 tarihinde Kobane bahaneli birçok eylem ve saldırı gerçekleştirildi. Saldırıların PKK tarafından yapıldığını bilmeyen olmadığı gibi bunlar resmi kayıtlarda da mevcut. Bu saldırıların yoğun yapıldığı Diyarbakır gibi yerlerde can kayıpları yaşanırken, Tarsus gibi yerlerde yaralanmalar, dükkân ve ev yanmaları peyda oldu.
Tarsus`ta yüzü maskeli “terörist” saldırıları sonucu gözlerini kaybeden insanların yanında 10`dan fazla ev ve iş yeri yakıldı. Bunların PKK yandaşları tarafından yapıldığını sağır sultanlar duymuşken ve böyle de biliyorken, meskûn yerin ilgili ve yetkililerinin hala bunu bilmiyormuş gibi davranıp olayları farklı mecralara çekmelerini “terör uzmanları” nasıl açıklayabilir insan gerçekten merak ediyor.
Bunları niye mi söylüyorum: Tarsus`ta İslami hassasiyetleri ön planda olan insanların 10`dan fazla ev ve iş yerleri yüzü maskeli PKK militan veya yandaşları tarafından saldırıya uğrayıp yakılıyor, ateşe veriliyor; tedhiş, terör ve anarşi sahneleri bir bir tutanaklara da geçiriliyor, ancak ilçedeki ve ildeki kimi ilgili ve yetkililerin dahli sayesinde bütün bu teröre maruz kalan insanlar, “terör mağduru” sınıfına konmayarak, sözü edilen şahısların bir kez daha mağdur edilmelerine sebebiyet veriliyor.
‘Bana karşı olunca terör, vatandaşa veya benden başka kime karşı olursa olsun terör değil` anlayışı samimiyet testi açısından çok önemli. Aynı mihraklar tarafından sana karşı yapılan her saldırı terörken, vatandaşa hele hele İslami hassasiyeti ön planda olan insanlara karşı yapılanı niye “terör” olmuyor; bunun mantıklı bir izahı olmalı.
Terör kavramı konusunda başkalarına çuvaldızı batırmazdan önce kendimize iğneyi çok görmemek lazım. Hele hele terör kavramı içerisine klavye ve kalem tutanları eklemeden evvel, Molotof ve bombalarla haneleri yakılanları bir kere “terör mağduru” görmek bu hassasiyet ve ‘herkese eşit yaklaşım vurgusu` açısından elzem diye düşünüyorum. “Toplumsal olay” diye değerlendirilen bu saldırıların, hep aynı terör yandaşları tarafından başlatıldığını bilmeyen yok. “Meşru müdafaa” olmuşsa şayet, hangi hukuk sistemine göre değerlendirirseniz değerlendirin o herkesin hakkı. Dükkânını yakmaya gelene, evini içinde ailesi olduğu halde ateşe vermeye gelene, “Vay efendim, buyurun, buyurun, istediğin taraftan yakabilirsin!!!” diyecek hali yok insanların herhalde.
İlgili ve yetkilileri şu terör kavramını bir kez daha gözden geçirerek göreve davet ediyorum. İnsanların mağduriyetinin görülmesini bir vatandaş olarak bir kez de buradan ben talep ediyorum. İşyeri hedef alınarak bir trilyona yakın zararı olan vatandaşa, sadece komşu olduğu için camı kırılan vatandaş için gösterilen hassasiyeti göstermek yetkililer olarak öncelikle sizin göreviniz olsa gerek. Biz de bu konuda vatandaş olarak sizleri göreve davet ediyoruz…
Selam ve dua ile…