Çok yazık!!!
İslâm coğrafyası kan ağlıyor. Her geçen gün mağduriyet ve katliamların sayısı artıyor. Batılı ve doğulu şer güçlerin bombardımanlarından kaçanlar, bu sefer dindaşları tarafından kurşuna diziliyor. O çemberi de aşanlar maalesef yine kurtulamıyor. Sefalet ve büyük mağduriyetlerle yüz yüze kalan insanlar, bu sefer batılı ülkelere ilticaya çalışıyor. Bu mazlum biçare Müslüman halkın ilticası bile çoğunlukla ölüm ve parçalanmayla sonuçlanıyor.
Ve genelde zulüm dolu dünyada Allah`tan başka hiçbir sahipleri olmayanların, ölüm botları üzerinde tekbir ve tehlilden başka bir diyecekleri de olmuyor…
Mazlumların, onları bu hale sokanları yine Allah(cc)`a havale ederek denizin buz sularına kendilerini kaptırmaktan başka bir çareleri, bir çıkar yolları maalesef olmuyor.
Evet ya Rabbena, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara daraltıldı. Zalimlerin hışmından kaçacakları bir yer kalmadı. Çareyi Sana ilticada buldu bu gariban ve biçare mustazaf halk.
Tonlarca bomba yağdıranlar tanıdık zalimler değilmiş gibi, şimdi de onların bizler için tasarladığı barışa kitlenmiş durumdayız. Bizi vurarak kendilerine ram edenler ancak bu kadar başarılı olabilirler.
Bütün coğrafyayı fitne ateşine çevirenler onlar değilmiş gibi şimdi bize “barışın!” diyorlar/diyecekler. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun onların barış senaryolarına inananlara! Yazıklar olsun onların piyonluğunu marifet kabul ederek bütün kardeş ve komşularına sırt çevirenlere! Yazıklar olsun ülkelerimize, kaynaklarımıza, varımız-yoğumuza göz koyanların yanında çare arayanlara!
Şu hale bakın… Zalimlerin bütün silah ve donanma filoları bizim topraklarımızda her gün bizi can evimizden ederken, bizler onların kapılarında barış ve hoş görü dileme turlarındayız.
Terör ve dehşet sergilemede bütün yolları deneyenler ve bu ülkede taş üstünde taş bırakmayanlar hala hak savunucuları olarak görülüyor. Bırakın batılı vampirleri, emperyalistlerin çizdiği coğrafi sınırlarla bir birlerinden ayrılan dindaşların bile bütün bunları görmezden gelmeleri ve bunu lanetlemekle alakalı hiçbir beyanda bulunmamaları çok acı bir durum değil mi?
PKK`nin de Rusya`nın da ABD`nin de veya İslâmî diye kendilerini nitelendirip gayri İslâmî katliamlara imza atanların da katliamları görülüp hepsi birden mahkûm edilmeli. Birini görüp de öbürünü görmeyenlerin bu savaşta payını biz unutsak veya es geçsek de Allah unutmayacaktır.
Müstebit zalimlerin lafı geveleyip söyledikleri şom ağızlarından bundan başkasını beklemek zaten beyhude olsa gerek. Ancak Müminlerin birbirlerine hala kem gözle bakmaları kabul edilebilecek bir durum olmamalı.
Allah`u Teâlâ`nın ipine sımsıkı sarılarak bütün ecnebileri ve içimizdeki maşaları kapı dışarı etmek varken, içine düşülen durum gerçekten içler acısı bir vakıa. İnanın, bize dayatılan bu savaşın çözümü Cenevre`de veya başka bir zalimin şatafatlı ama dökülen kanlarımız karşılığında ayakta duran merkezlerinde değildir. Artık kendimize dönelim. Birbirimize vereceğimiz sıcak mesajlar, kardeşlik hukukunu tesis etmek için önemli bir adım olabilir.
Hani şu Yermuk Savaşı sonrası Hz.Hüzeyfe`nin su vermek istediği ancak her birinin suyu kabul etmeyip o zor anda bile kardeşini kendisine tercih ettiği İkrime`nin, Haris`in, İlyas`ın takipçileriydik. O zor anda bile hayat suyunu yudumlamayıp Müslüman kardeşini kendisine tercih eden o zatları niye böyle unutup su, toprak, petrol heyulasıyla birbirimize dadandık diye hiç düşündük mü? Hodbinlik ve egoistlik adına batan/batırılan gemide hepimiz, evet evet hepimiz bulunuyoruz…
Evet… Hani hepimiz kardeştik… Hani şehadete adım atacak o yıldızlar misali sahabenin, âşıkların takipçisiydik. Öldüğümüz yerde mezhep mi kalır Allah aşkına?! Öldüğümüz yerde mabet mi, cami mi, medrese mi kalır?! Öldüğümüz yerde mukaddesat mı kalır?! Veya biz öldükten sonra bunların hepsi kalsa ne olur, neye yarar?! Hiç düşündük mü?!
Savaşımız da barışımız da Allah`ın istediği gibi olmalı; aksi durumda bizim için bu hüsran ve ziyan devam edecek, kazanan da hep başkaları, evet evet hep başkaları olacak…
Selam ve dua ile…