‘Çatık kaş, soğuk yüz ve demir yumruk`
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş Hocamız geçen haftaki yazısında 95`li yıllarda yaşanan bir insanlık ayıbından, bir İslam düşmanlığı örneğinden bahsetmişti. Bir Müslümanın, gözaltındayken giysisiz namaz kılmaya mecbur bırakıldığından ve cezaevinde bunları kaza etmek isterken de yine mahpus olan bir hocanın “O namazları asla kaza etmeyeceksin” fetvasından söz etmişti.
İnsan bunları okurken veya dinlerken yapılan suçlamaların veya atfedilen “cinayetlerin” aslında hangi şart ve ortamlarda yapıldığını bir kez daha öğrenmiş (görmüş) oluyor.
Müslümanların, özellikle –Türkiye`nin mevcut coğrafyasına göre- Doğu ve Güney Doğu diye adlandırılan bölgelerde çektikleri sıkıntı ve ızdırapların haddi hesabı yoktu.
Fiziki işkencenin yanı sıra onur kırıcı davranış ve uygulamaların sınırı maalesef daha konmamıştı, oralarda.
Hiçbir şeyden haberin yokken bir minibüste yolculuk ediyorsun... Bir anda minibüs durduruluyor ve indiriliyorsun; tanıdık tanımadık ondan fazla yolcunun gözü önünde tamamen giysilerden ari bir vaziyete getirilmek suretiyle hakarete ve küfürlere maruz kalıyorsun…
Değerli Okurlar!
Evinizde çoluk-çocuğunuzun ve eşinizin gözü önünde sayısız hakaret ve tükürüklere maruz kaldığınızı bir kez olsun bir düşünün hele…
Evinize yapılan her bir baskında evin altının üstüne getirildiği, her şeyin birbirine karıştırıldığı, sanki kamyon gelecek de evi taşımak için dolabı, levhayı, perdeyi söktüğünüz bir anı, bir zamanı bir kez olsun tasavvur edin hele…
Bir köyde, bir mezrada büyüklerin bile görürken dehşete kapıldığı ucube adamlar tarafından bir anda, bir gece yarısında çocuklarınızın, kızlarınızın uykudan uyandırılıp ailenizin ve özellikle kızlarınızın sıraya dizdirilip on`dan fazla polis ve asker tarafından “Bu hangisi?” “O hangisi?” demek suretiyle alay ve istihzalarla gözaltına alınacak kızınızın veya gelininizin seçimimin yapıldığı o anı, kahrolası o zamanı bir kere olsun gözünüzün önüne bir getirin hele…
Bir de… Bir de… Annesi devasa o kara panzere götürülürken hıçkırıra hıçkıra ağlayarak annesini bırakmayan, bırakmak istemeyen, “anneee gitmeee!!!” diye feryat eden, ama o korkunç giysili görevlilerce kolundan tutularak “çekil be seni mi dinlicez!” denilerek itelenen 4-5 yaşındaki çocuğu ve o ayrılık anını bir düşünün, bir tasavvur edin…
Camilerinizin her an bir baskınla karşı karşıya kalıp “buralarda terörist arıyoruz” laflarıyla çocuklarınızın, daha doğrusu “camiye gelen çocuklarınızın apar topar işkencehanelere götürüldüğü operasyonları bir düşünün…
Dindar insanların birincil tehdit görüldüğü, camilerin her gün baskınlarla karşı karşıya kaldığı, neredeyse israilde olduğu gibi gençlerin camilere gidişi, fiili bir yasakla karşı karşıya kaldığı o dönemi bir düşünün…
Evet, bunları düşünün ve ondan sonra vicdanınızla verilecek kararı siz verin. Kim suçlu? Kim suçsuz? Kim haklı? Kim haksız?
İşin garip tarafı bu yöntemlerle alınanlar hala içerde ve adeta hiçbir hak ve indirimden de yararlandırılmamaktalar.
Bunları söylerken, geçenlerde Ak Parti Gaziantep Milletvekili Ali Şahin`in “Polis çatık kaşı ve ters suratıyla beni epey hırpaladı” sözlerini hatırladım. Vekil Şahin Kıbrıs`a uçmak üzere Esenboğa Havalimanı`na geliyor ve nüfus cüzdanı yerine milletvekili kimliğini ibraz ediyor. Bunun üzerine de Vekil; polisin, çatık kaşı ve ters suratıyla kendisini epey hırpaladığını söylüyor.
Ali bey veya bu milletin diğer vekilleri, Nusaybin`deki “Atatürk” lakaplı polisin yaptıklarını da bir öğrenseydiler keşke… Onun Sakarya caddesine girerkenki halini ve halkın cadde değiştirmek için ki koşuşturmasını keşke bir bilseydiler; acaba onun için ne derlerdi diye merak ediyor insan.
Ali bey`in dediği gibi biz de “çatık kaş, soğuk yüz ve demir yumruk devri” inşallah bitti diye temenni edelim. Çünkü her şeyden önce insanız ve insanca davranış, bütün güvenlik kimlik ve önlemlerin önüne geçmelidir. İnsanların gururunu kıracak fiillerin, güvenlikle hiçbir alakası olmasa gerek.
Böylesi tavırlar ve tutumlarla daha güvensiz bir ortamın peydahlandığından hepimiz eminiz. Kaybedenler, ne giysilerinden yoksun namaz kılmak durumundan bırakılanlar ne de şeytanı görür gibi sokak değiştirenler olacaktır. İki cihanda da hep kaybedecek olanlar, halkın huzurunu kaçıranlar ve zulmedenler olacaktır, bu böyle bilinsin.
Selam ve dua ile.