Kudurmuş Nemrudlar
Değerli Okurlar
Her fırsatta Müslümanların işyerleri ve derneklerine saldırılar olacak, fakat basın ve kamuoyu önünde ciddi bir kınama veya tel`in açıklamaları olmayacak. Şurada burada özür ve hoşnutsuzluk, sorumluluk düzey ve derecesini hafifletmiyor maalesef.
BDP yetkilileri! Ortada bir düzine cinayet var ve bütün bunlar sizin tabanınızca işlenmiş veya en azından sizin tabanınızdan kaynaklandığı iddia edilen cürümler. Ve bütün bunlardan haberiniz var. Siz yapıyorsanız, niye dobra dobra çıkıp üstlenme cesaretini gösteremiyorsunuz, yok yapmıyorsanız o zaman niye çıkıp güçlü bir dille kınamıyor ve engellemek için gerekli tedbirleri almıyorsunuz. İki durumda da siz suçlusunuz. Tek bir gün Mustazaf - Der yönetici veya gönüllüleri veya çevreleri sizin bir iş yerinize veya bir derneğinize yönelik tek bir taş attıkları görüldü mü? Benim bildiğim hayır, olmadı. O zaman bu olanların sorumluları sizlersiniz ve varsa bir faturası da doğal olarak bu halk size çıkaracaktır.
Bu halka çektirdiklerinizin haddi hesabı yok. Bazen, halkın isyan noktasına geldiğinden söz ediyorsunuz ya, işte o isyan aslında sizin zihniyetinize yönelik bir öfke ve isyan şeklini çoktan almıştır, bilesiniz. Bölge ziyaretlerimizde bunu açık bir şekilde görüyoruz. Köylü rahatsız, çiftçi rahatsız, esnaf rahatsız, şoför rahatsız hulasası herkes rahatsız ve geçmişte zulme karşı direnç gösteren insanları hayırla yâd edip duruyorlar.
Bölgede bir hastane ziyareti esnasında sizden kaynaklı hastaların çektikleri sıkıntıları gördük. Durumu sorduk. Hastaların çekilen röntgenlerin hepsi tetkik raporları için Diyarbakır`a gönderiliyormuş. Ve bu işlem kargolarla gerçekleşiyormuş. Kepenk kapatma günlerinde kargolar da çalışmıyor. Bu durumda da ne röntgenler gidebiliyor ne de ilgili raporlar dönebiliyor. Yetkililer her gelen hastaya “kusura bakma filmini çeksek de bekleyeceksin ve sonucun da ne zaman geleceğini bilemeyiz” diyorlardı. Sizin bu düşmanlığınızı Kürt halkı unutur mu? Kürt anne, bacı ve amcanın sağlık hizmetini engellemek Kürt düşmanlığının daniskasıdır. Hele bir de Nusaybin`de her yürüyüşte sağlık ocağına molotofların atıldığı ve göstericilerin hastaneyi yakmaya çalıştıkları haberlerini duymayanımız yok. Hastaneyi yakmaya çalışan zihniyetin Nemrudi yönüne de şahit olundu. Nemrudi anlayış, “İbrahim milleti”ni yakmaya teşebbüsle tezahür etti. Düşünebiliyor musunuz, bir güruh, benzin bidonlarıyla bir hayır derneğindeki 15-20 kişiyi diri diri yakmaya çalışıyor. Yakma fiili… Tıpkı Nemrud`un yaptığı gibi. Bu nasıl bir zihniyet! Oradaki Müslüman Kürtler bunu unuturlar mı? Oradaki Müslüman Kürtlerin çocukları, torunları ve torunlarının torunları… Bunu unutamazlar, çünkü tarihte az rastlanan bir kudurmuşluk halidir bu.
Bütün bu saldırılar yaşanırken Yüksekova Emniyeti`nin tutum ve davranışları, siyasi iktidarın da sınavda kalmışlığın göstergesi olmuştur. Ubeydullah`ın katledildiği günkü ihmalkârlık yetmiyormuş gibi, çirkin olaydan bir gün sonraki cenaze merasimiyle ilgili alınmayan tedbirler de bir başka skandal olarak orta yerde duruyor. Sessiz sedasız taziyeye gelen Müslüman halkın yine saldırıya uğraması, araçlarının yakılması ve vatandaşların iş yerleriyle beraber bir önceki gün Ubeydullah`ın canıyla koruduğu derneğin ateşe verilmesi karşısında emniyetin aciz ve lakayt davranması… Bunun hesabı sorulmalı gerçekten. Ya vatandaşın canını malını korursunuz, ya da vatandaşa, “biz gidiyoruz, herkes kendi başının çaresine baksın” deyip tamamıyla ilçeden çekilirsiniz. Yoksa çetelerin işini kolaylaştırmaktan başka bir iş yapmış olamazsınız.
Soruyorum: Şu ana kadar Adana, Mersin, Diyarbakır ve Yüksekova`da Sivil Toplum Kuruluşlarına onlarca saldırı oldu, yakalanan tek bir saldırgan var mı? Hayır, yok. Hatta mağdurların gözaltına ve kimisinin de cezaevlerine atıldıklarını biliyoruz. Hükümet ve içişleri bakanlığının bunda kabahati azımsanamaz. Bu büyük mağduriyet sonrası tek bir açıklama yapmayışları da işin ayrıca garip yanı. Birkaç hafta önce Terörle Mücadele ekiplerince terör yuvasıymış gibi basılan bu sivil toplum kuruluşları şimdi de PKK / BDP terörüyle karşı karşıya. Bir onun baskınları bir bunun saldırıları… Sizce burada da bir gariplik yok mu? Bir gariplik daha aktarayım: Düne kadar, biz Bölgede olanlardan haberdar olamıyorduk, diyen batıdaki kardeşlerin cılız tepki ve açıklamaları... Bir köşede yer verilecek kadar meseleyi önemsememeleri bir gariplik olmakla beraber aslında kendi sadakatlerinin de bir sınavı olmuştur. Gereken duyarlılığı gösteren Müslümanları da tenzih ediyorum elbette ki.
Selam ve dua ile…