• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Filistin ve Gazze için çok şey söylendi. Katliamlar hep kınandı, kınanıyor. Uluslararası kuruluşlar da aynı tepkiyi ortaya koyuyor. Ülkeler de aynı doğrultuda açıklamalar yapıyor. Ama bu zulüm ve soykırım bitmedi, bitmiyor!

Buna göre ters giden bir durum var demektir. Yapmadıklarını söyleyenler var demektir. Daha doğrusu bir şeylere gücü yetip de yapmayanlar var demektir. Onun için dualarımız şu an karşılık bulmuyor ve zulüm ile katliam durmuyor.

Dünyanın farklı yerlerinde gerçekleşen bir cinayetin hesabı soruluyor; vakıflar, sivil toplum kuruluşları, devletler ayağa kalkıyor, ama Gazze için bu hassasiyet ne yazık ki görülmüyor.

Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, cami-okul-hastane saldırıları dünyayı ayağa kaldırmalıydı. Ama bütün bunlar Gazze’de olunca tepkiler sadece sözlü olup harekete geçen kimse olmuyor.

Mahmut Abbas, Meclis’in şeref konuğu olarak TBMM’de konuştu; konuşması büyük alkış aldı, ama iş fiiliyata ve sahaya gelince ve söyledikleriyle yaptıkları çelişkili olunca bütün bu olup bitenlerin soykırımın durdurulmasına bir katkısı olamadı, olmuyor.

Bu aslında elinde imkân olup da o imkânı kullanmayan herkes için geçerlidir. Birleşmiş Milletler de konuşuyor, ama oraya silahlı güç göndermiyor; katliamcı Netanyahu’nun elini kırmak için harekete geçmiyor veya her neyse harekete geçemiyor.

Mahmut Abbas’ın elinde hatırı sayılır askeri/silahlı güç var, ama o da HAMAS’lı direnişçilerle uğraşıyor, onların gücünü zayıflatmak için elinden geleni yapıyor.

Onun için konuştuğunun siyonistler nezdinde bir endişe uyandırdığını görmek mümkün olmuyor, olamıyor.

Türkiye eldeki bütün imkanları kullanıyor mu diye sorsanız, vatandaşın yüzde kaçı ‘evet kullanıyor’ diye cevap verecek acaba?

Geçenlerde vahşeti protesto etmek için İstanbul Beyazıt Meydanı’ndan, Sultan Ahmet Meydanı’na kadar bir yürüyüş gerçekleştirildi; ben de oradaydım. 1,5 km’lik mesafede 3-4 tane siyonist desteğiyle nam salmış mağazayla/işyeriyle karşılaştık. Kesinlikle israile karşı sadece sözle gürlemek yeterli olmuyor.

Boykot diyoruz, daha boykotun bile tam gerekliliklerini yerine getiremedik. Onun için Rabbimizin de yerdiği ‘yapmadıklarımızı söylemek’ gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Söylüyoruz ama yapmıyoruz. Bu çok büyük bir yanılsama da ortaya koyuyor. Çünkü bu yöntem siyonistleri ürkütmüyor, cesaretlendiriyor; durdurmuyor, azdırıyor.

Vicdan sahibi herkesin aradaki bu inceliğe dikkat kesilmesi lazım: Konuşmak yetmiyor, harekete geçmek lazım!

Konuşunca HAMAS’ı övüyoruz, şehadeti konuşuyoruz, şehit olanları anıyoruz, İsmail Heniyye’yi, Ebu Ubeyde’yi takdir ediyoruz; ama Mahmut Abbas’ı ‘şeref konuğu’ diye Meclis’imize davet ediyoruz. İnanın böyle olmuyor, çelişiyoruz çünkü!

Konuşup da yapmamak veya konuştuğumuzun tersine icraatlerde bulunmak…

İşte bu tavır isabet ettirmiyor, bizi hedefe götürmüyor; zalimleri de zulümlerinden caydırmıyor!

Bilmem anlaşıldı mı?!