Hedefte ‘mutlak kötülük’ olunca, bütün kötüler devreye giriverdi!
Siyonist israilin, Filistin/Gazze’ye saldırısıyla beraber malum olduğu üzere dünya geneli israile yönelik tepkiler başladı ve bu tepkiler gittikçe de arttı.
Türkiye’de de doğal olarak bu tepkiler yükseldi. Çünkü israil Filistin’de/Gazze’de büyük bir vahşet sergiliyor ve halen de bu saldırılarını devam ettiriyor.
Ülkenin dört bir yanında tepkiler büyürken özellikle HÜDA PAR camiası israile yönelik ciddi adımların atılması konusunda ısrarcı oluyor ve halen de o katliam karşıtlığı tavrını sürdürmeye devam ediyor.
Bu doğrultuda çifte vatandaşlık statüsünde olup da israil safında Gazzeli çocuk ve kadınları katledenlerle ilgili Meclis’e kanun teklifi bile verdi.
Teklife göre; israile savaşa gidenler yargılanmalı ve hakettikleri cezayla karşılaşmalılar. Yargılanmak üzere geri dönmeyenlerin de malvarlıklarına el konulmalıdır. Gerçekten burada gayet doğal, haklı ve adilane bir teklif söz konusu…
Tekliften haftalar sonra HÜDA PAR’ın bu girişiminde ne kadar haklı olduğu da ortaya çıktı. Türkiye gazetesinin haberine göre, Türkiyeli olup da israil safında savaşanların sayısı 4 bindir. ‘Demir Kubbe’ olarak tabir ettikleri sistemin başındakilerden biri de Türkiye vatandaşlığı olan bir katilmiş. Geri hizmetlerde görev alanlarla birlikte siyonist vahşette yer alanların sayısı 10 bini geçiyormuş.
Bütün bunlar ortadayken ticaretle ilgili de net bir tutum ortaya konmadı. Halen israile yönelik sevkiyatların farklı yollarla devam ettiği/ettirildiği belirtiliyor.
İsrail vahşette sınır tanımazken onlara ait ürünlerle ilgili de maalesef sistemli bir boykot ortaya konmadı.
Bütün bunları göz önüne alın ve siyonist vahşetin sürmesinde ne kadar etkimizin olduğunu bir kez daha değerlendirin.
Bütün bunlarla ilgili İslami camialar ve vicdan ehli insanlar/gençler tepkilerini ortaya koyunca da bu sefer israile gitmeyip burada olan işbirlikçilerin tepkileriyle karşılaşıyorsunuz.
Günlerdir israilin sergilediği vahşet değil, israil destekçisi bir iki firmaya yönelik gösterilen protesto gündemde.
Ve sadece bu da değil, her nerede bir kargaşa olsa kötülük simsarları ‘HÜDA PAR!’ diye sayıklıyor ve kendilerince sorumlu ilan etmeye çalışıyor.
Cami bahçesi sayılabilecek yerde uygunsuz davranışlara halkın müdahalesini HÜDA PAR saldırdı diye verdiler. Bir grup gencin israil destekçisi firmalara yönelik protestosunu ‘HÜDA PAR saldırı yaptı’ diye verdiler. Diyarbakır’da bir sitenin havuzuna kadın-erkek karma giriliyor diye çıkan kavgadan yine HÜDA PAR’ı sorumlu tuttular. Bu rezaleti kabul etmeyen namus ehli site ehli üzerinden HÜDA PAR’a saldırdılar.
Sahiden HÜDA PAR, kötülük simsarlarının korkulu rüyası, kâbusu oldu. Kötülük karşısında yükselen her bir sesi, bunlar daha araştırma ihtiyacı hissetmeden, “HÜDA PAR!” diye sayıklayıp duruyorlar.
Belli ki HÜDA PAR mutlak kötülük israile yönelik tavrından dolayı bütün kötülük hamallarını çileden çıkarmış ve dört bir taraftan saldırdıkça saldırıyorlar.
HÜDA PAR’ın emperyalist siyonist cepheye yönelik net tavrı bütün maşaları ve yardakçıları hareket geçirmiş. Hedefte ‘mutlak kötülük’ olunca, bütün kötüler bir anda devreye giriverdi!
‘Önce İnsan Öncelik Adalet’ şiarıyla yola çıkan ve ‘temiz siyaset’i esas alan siyasi hareketi terörize etmeye çalışarak emellerine ulaşacaklarını düşlüyorlar.
Ama ne yapsalar boş… Unutmasınlar karşılarında, ‘Asıl başarı istikamet üzere kalabilmektir’ ilkesiyle hareket eden bir siyasi mefkure vardır.