Hedeflerinde hep Cami var, Kur’an var, İslam var!
Dün günlerden 26 Haziran’dı. Her günün insana hatırlattığı farklı anlar vardır; sevinç veya mutluluk adına. Ancak 26 Haziran, Müslüman Kürtlere karşı girişilen hıyanetin, alçaklığın yaşandığı günlerden bir gün olarak hep hafızalarda kalacaktır.
26 Haziran 1992’de Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin Susa köyünde büyük bir vahşet yaşandı. Köydeki Mü’minler yatsı namazı için camideydiler. Her şeyden habersiz masumlar, kalabalık bir güruhun saldırısıyla karşı karşıya kaldılar.
‘Rabbimiz Allah’tır demekten başka hiçbir suçları olmayan insanlar, hainlerin kurşunlarının hedefi oldular.
Vahşeti sergileyenler, emperyalistlerin maşaları mesabesindeki örgütün insanlıktan yoksun elemanlarıydı.
Karanlık mihraklarca kuruldukları günden beri üstlendikleri görev buydu çünkü. Kürtlerin kanını dökmekten çekinmediler.
Bebek-çocuk-kadın-yaşlı fark gözetmeksizin kendileri gibi olmayanları evde, sokakta, caddede öldürmekten çekinmediler.
Küçük Ali’yi, çocuk Yasin Börü’yü, yaşlı Salih dedeyi, hanımefendi Hayriye teyzeyi ve daha on binlerce kişiyi katlettiler…
Tutulan çeteleye göre PKK'nin ilk saldırısının başladığı Ağustos 1984'ten 2023 yılına kadar, 39 yılda ölen/öldürülen insan sayısı; 93504’tür.
Camilere, okullara, medreselere saldırdılar. Bugün katil israilin uyguladığı yöntemlerin hepsine başvurdular. Vahşet ve dehşetin her türlüsüne tevessül ettiler.
Kadın, çocuk, ailelerin yaşadığı hanelere zırhlı araçlara karşı kullanılan ağır silahlarla saldırdılar.
Evlerin avlularına, damlarına bombalar attılar. Onların helikopterleri veya insansız hava araçları olsaydı, onlarla evleri bombalayacaklardı. Ellerinde o yoktu diye diğer silahlarla saldırıyorlardı.
Köyde imamlık yapan Molla Ali’yi çocuklarının gözleri önünde vurdular. Siyah sakallı, beyaz sarıklı imam sabaha kadar can çekişti. Köyün imamı Molla Ali kan kaybından herhangi bir hastaneye götürülmeden, çocuklarının içinde öylece can verdi. Hanımı ve çocuklarının feryatları sabaha kadar sürmüştü!
İmamın hanımı o gece hangi kapıyı çaldıysa yüzüne açılmadı. Çünkü köylüler tehdit edilmişti. Köy imamına yardımcı olacak kimse çıkmadı veya çıkamadı.
26 Haziran 1992’de camiye yönelik gerçekleştirilen saldırıda aralarında çocukların da olduğu 10 Müslüman şehit oldu. Katledilenler Kürt’tü ve yakılan ağıtlar Kürtçeydi. Saldırıyı gerçekleştirenler asker kıyafeti giymiş o hain PKK’lilerdi.
Her tarafta Kürtler hedefti. Müslüman kıyafetli herkes onlar için doğal hedefti. 6-8 Ekim olaylarında da aynısı yaşanmadı mı? Tanımadıkları sakallı insanları vurmaktan çekinmediler.
Bugün aileyi, ahlakı ve diğer bütün değerleri hedeflerine koyan güruhun asıl çizgisi hiçbir zaman değişmedi.
Bugün de nerede bir ahlaksızlık varsa onları orada görürsünüz. Kürtlere ahlaksızlığı “onur” diye pazarlayan bu zümrenin bu memlekete kaybettirdiği değerlerin haddi hesabı yoktur.
Saldırılarını başlattıkları günden bu yana hedeflerinde camiler var, Kur’an kursları var, medreseler var.
Çukur siyasetini yürüttükleri dönemde de hem Diyarbakır’da hem de diğer bölgelerde hedeflerinde camiler vardı. Camiler attıkları kurşunlarla delik deşik olmuştu.
Ama nerede bir swing hareketi varsa, nerede bir onursuzluk varsa bakarsınız da bütün destekleri oradadır.
Örgütü/dağı besleyenler de yereldeki uzantıları, milisler ve sözde siyasilerdir. Bunu bilmeyen yok.
Bütün bu cürümleri ortadayken Müslüman ahaliyi suçlamaktan da çekinmiyorlar. Aslında başkalarını suçlarken hele barışı konuşurken yüzleri kızarmalı değil de kararmalıydı bunların; ama işte o yüz olmayınca ne yapacaksın!
Filistin’de katledilen on binlerce masum için gerçekleştirilen protestolara dahi tahammülleri yoktur. İsrail destekçisi firmalara karşı yapılan protestoların intikamını medreselere, Kur’an kurslarına, camilere saldırarak almak istiyorlar.
Kur’an kursuna yıllar önce yapılan yolları gündem ederek güya ‘tehlike’ye dikkat çekmeye çalışıyorlar. Bunlar gerçekten normal yaratıklar değil.
Bunların kinleri İslam’adır, Kur’an’adır, camiyedir, aile değerlerinin tümünedir! HÜDA PAR’a saldırıları da aynı nedenlerdendir.
Kininizle…