O zamlar bu zammı gölgede bırakacaksa ne anladık?!
Asgari ücret 8 bin 506 TL oldu. Cumhurbaşkanı açıklama yaparken Asgari Ücret Komisyonu’nda bir uzlaşının sağlanmadığını ifade etti. Uzlaşının olması da zaten zor görünüyordu.
İşçi, artık aldığı ücretle geçinemediğini haykırırken, işveren de artan maliyetler karşısında iş yapamaz hale geldiğini ifade edip duruyor.
Resmi verilere göre; 2022 yılı Kasım ayında TÜFE yüzde 2,88 oranında arttı. Kasım ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 84,39 düzeyinde gerçekleşti. Bağımsız enflasyon araştırma grupları ise, Kasım’da aylık enflasyonu yüzde 4,24; yıllık enflasyonu ise 170,70 olarak hesapladı.
Asgari Ücret özel sektörü ilgilendiriyor. Asgari ücret artışı asgari ücret almayanların da maaşlarının artışında belirleyici oluyor. Dolayısıyla bu artış sadece asgari ücretle işçi çalıştıranları ilgilendirmedi, ilgilendirmiyor; herkesi ilgilendiriyor.
Asgari ücreti aslında iki ucu keskin bir nesneye benzetsek, yukarı kaldırınca işvereni, aşağıda tutunca işçiyi zorlayan bir durum söz konusu.
İşçi aldığı ücretle aileyi nasıl geçindireceğinin hesap kitabını yaparken, işveren de diğer giderler yanında çalışanın ücretini nasıl karşılayacağının hesabını yapıyor.
Açıklanan rakam -onların düşüncesiyle- işvereni zora soksa da çalışanın derdine derman olamayacaktır.
Açlık sınırının 8 bin TL’nin, yoksulluk sınırının 25 bin TL’nin üzerinde olduğu bir ortamda asgari ücretli 8 bin 500 TL ile hangi kirayı nasıl ödeyebilecek, ailesinin sair ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilecek?
Asgari ücretin belirlenmesindeki kriterler önce değişmeli. Çünkü Asgari ücret, sadece çalışanın ihtiyaçları dikkate alınarak belirleniyor. Çalışanın eşi bile burada dikkate alınmıyor. Bir de ailenin çocuk sahibi olduğunu düşünün. Bütün aile bir kişi için belirlenen ücretle geçinmeye çalışıyor. Buna geçinmek denebiliyorsa tabi.
Evli ve çocuk sahibi bir çalışanın bu rakamla idare ediyor olması, bir mucize olsa gerek. Zaten bunun içindir ki artık bir evde sadece bir kişi değil, kadın erkek ailenin tümü çalışmak istiyor. İstanbul gibi yerlerde bir kişinin maaşı ancak ev kirasına yetebiliyor. Diğerleri de mutfak, okul, sağlık vs. giderler için çalışmak zorunda. Kapitalist sistem böyle işte; bütün herkes çalışıyor, ama refah düzeyi yükselen de başkası.
Asgari ücretin yetmediği yerde serbest piyasa fırsatçılarının bir de bunu ganimet bilerek ürünlere zam yapmaları konusu var. Bence asgari ücret kadar dikkatleri o yöne de çekmek lazım.
Adeta pusuda bekleyen o fırsatçılara kesinlikle göz açtırmamak lazım. Fiyatların takipte tutulması, verilen asgari ücretin erimesini kısmen engelleyebilir.
Bunu ifade ederken MTV, kasko, sigorta, pasaport vs işlemlerde yapılan artışları da görmezden gelmiyoruz. İlk başta iktidarın bu fırsatçılık huyundan vaz geçmesi lazım gelir.
Hükümet aslında asgari ücrette biraz daha yüksek bir rakam verebilirdi, ancak ürünlerdeki fiyat artışlarını dengede tutma adına son hamleyi seçim arifesine bıraktı diye düşünüyorum.
Öyle ya, asgari ücret artışına göre piyasadaki ürünlerin fiyatları artıyor. İktidar; bugün asgari ücretteki yüksek bir artışla ürün fiyatlarını bir anlamda arttıracağına, seçimlerden önce ikinci bir artışla alım gücünü daha iyi bir seviyede tutarak seçime girmeyi yeğledi gibi.
O zamlar bu zammı gölgede bırakacaksa şayet, o zaman kim ne anladı? O zaman artışın bir anlamı olabilir mi? İktidarın böyle bir havayla da seçimlere girmesi düşünülemezdi.
Kesinlikle çok yönlü dengenin sağlanması lazım. Böyle devam ederse işler daha kötüye gedecektir. Türkiye’nin yıllık faize ödediği paranın haddi hesabı yok. Önce buna bir çare bulunmalı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın (HMB) verilerine göre Türkiye’nin faiz giderleri 2001 ile 2017 yılları arasında yıllık 40 ila 60 milyar TL arasında seyretti. 2019 sonunda 100 milyar liraya dayanan faiz gideri, 2020’de 134 milyar; 2021’de ise 180,9 milyar lira oldu.
HMB’nin tahminine göre 2022 sonunda bu miktar 290,4 milyar liraya ulaşacak. Ödenecek paranın neredeyse yarısı faiz olarak verilecek. Buna göre ödenecek 100 liranın 52 lirası anaparaya, 48 lirası ise faize gidecek. Gerçekten çok yazık!
Ayrıca kamudaki israf ve gereksiz harcamaların önü alınarak kaynakların halkın refahına kanalize edilmesi yanında fırsatçılara karşı takınacak etkili bir denetimin, dengeleri değiştireceği muhakkaktır.
Aksi takdirde faiz, israf, fırsatçılık ve vicdansızlığın olduğu yerde asgari ücretin arttırılması zor olacaktır, arttırılsa da faydası olamayacaktır. Çünkü geldiği gibi gidecektir.
Kalın Sağlıcakla