• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Garip bir asırda yaşıyoruz gerçekten. Bu ülkede Müslümanlar, daha doğrusu hassasiyet sahibi dindar insanlar neredeyse her gün din düşmanlarının yaptıklarının sonuçlarıyla uğraşırlar ve kendilerine yüklenen suçlarla ilgili tabir yerindeyse savunma vermek durumundalar.

Din-i Mübin-i İslam bütün kötülükleri ortadan kaldırmak için tebliğler vaaz eden bir din iken, ısrarla bunların aleyhine çalışan, harsı ve nesli ifsat etmek için gece gündüz sürünen kötülük simsarları, her bir yaptıkları veya yaptırdıklarının neticelerini İslam’a mal etmeye çalışırlar.

Oysaki bu kadar suçun, cinayetin, karamsarlığın, huzursuzluğun, intiharın ve toplumsal huzursuzluğun müsebbipleri kendileri ve kendi yapıp ettikleridir.

Ahlaksızlığı sıradanlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Evliliğe savaş açarak, günaha bulaşmadan evlenmek isteyenleri cezaevlerine doldurmak suretiyle kaos çıkardılar, toplumu gerdiler. Kadın ve erkeği birbirine düşman ettikten sonra evliler arasında çıkan her bir olumsuzluğu veya cinayeti İslam’a mal etmeye çalıştılar.

Yaşantılar üzerinden fuhşu ve ahlaksızlığı o derece savundular ki, namusunu savunanları çileden çıkardılar. Buradan çıkan her eylem üzerinden asıl pazarladıkları meşruymuş gibi yine İslam’a ve Müslümanlara adeta aileyi zindan ettiler.

Köpekleri cadde, sokak her tarafa saldılar. Saldırgan huylu köpekler gördükleri Ahsen-i mahlûk insana saldırınca, alınan tedbirler üzerinden de yine İslam ve Müslümanları hedef tahtasına koymaya çalıştılar.

Huzursuzluğun, karamsarlığın, sorumsuzluğun, bencilliğin, bunalımın kaynağı ilhadı, ateizmi, sınır tanımazlığı gençliğin dünyasına sokarak onu intihara sürüklediler. Ama burada da ailesinin, akrabalarının veya uzaktan da olsa arkadaşlarının dindarlığını gerekçe göstererek yine İslam ve Müslümanlara savaş açtılar. Enes Kara’nın intiharında olduğu gibi. Cürmü, İslamî değerlere intisap etmeye çalışanlar, çirkinsiniz!

Camiye gitmekle huşu bulanı, başörtüsü ve tesettürü ile mutlu olanı, geleceğiyle ilgili dua ederek ümitleneni gazetelere manşet yaptılar, televizyonlarda korku müzikleri eşliğinde servis ettiler. Herkesi uçuruma, kaygıya, dinsizliğe, ahlaksızlığa, namazssızlığa zorladılar. Hele gençlerin camilere gidişini, okulda namaz kılışını kabullen(e)mediler.

Toplumu parçalayarak biribirine düşman etmek için ellerinden geleni yaptılar. Ailenin her bir ferdinin kulağına ayrı bir şeytanlığı fısıldadılar. Her birini kimsesiz ve güçsüz bırakacak yalnızlığı yaşatmak adına farklı özgürlük yalanlarını vadettiler.

Benim özgürlüğüm, benim param, benim yaşantım, benim bedenim, benim malım, benim eğitimim dedirterek kişinin çevresinde her kim varsa uzaklaşmasını sağladılar. Kurban yalnız kalınca da sarı öküz meselesinde olduğu gibi bir bir yemlediler. Çıkan her bir olumsuzluğun faturasını da bir yerlerden bağ kurdurmak suretiyle İslam ve Müslümanlara kesmeye çalıştılar.

Suçüstü yakalanan kötülükler için sağır kesildiler, kör oldular, oralı olmadılar. Samuray kılıcı ile işlenen cinayeti, ‘katilin keyfi öyle istemişti, maktulün kendisi de başörtülü bir kadındı’ diye geçiştirmeye çalıştılar.

Suçüstü yapılan kötülüğün, cürmün inkâr edilecek tarafı kalmayınca bu sefer geçiştirdiler, çirkinleştiler, alçaklaştılar!

İslamî hassasiyeti olan insanların bütün bu şeytanlıkları ve çirkinlikleri görerek dinine, davasına, onuruna, değerlerine, gençliğine ve halkına sahip çıkmasından başka çaresi kalmamıştır.

Hassasiyet sahibi Müslümanların, taviz vermeden daha güçlü bir şekilde değerlerini koruma iradesini ortaya koymaktan başka seçeneği kalmamıştır.

Selam ve dua ile.