Sıkıntı genel, ancak doğru çözüm önemli!
Ekonomik buhran, hayat pahalılığı, işsizlik her geçen gün artıyor. Bu gidiş iyiye alamet değil. Pandeminin yaşattığı zor şartlar elbette ki diğer dünya ülkelerini de olumsuz etkiledi, etkiliyor.
Bugün hayat pahalılığı ve fiyat artışları aslında sadece Türkiye’de gündem konusu değil. Gezip görenlerin aktardıklarından ve medyaya yansıyanlardan anlaşıldığına göre Avrupa ülkelerinin de önemli gündem konusu fiyat artışları ve dünyayı kasıp kavuran hayat pahalılığı.
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında ülkedeki üst düzey yöneticilerin maaşının 6 ay boyunca yüzde 20 oranında azaltılacağını açıkladı.
Belçika'nın başkenti Brüksel'de aşırı yüksek konut kiralarıyla mücadele amacıyla yeni bir komisyon kurulmasına karar verildi. Son dönemlerde konutlardaki aşırı artış nedeniyle bu karar alındı. Konut fiyatlarını belirlemede, konutların tipi, boyutu, oda sayısı, balkonu ve terası gibi çeşitli kriterleri göz önünde bulundurulacak ve ona göre fiyat takibi yapılacak.
Geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde Almanya’nın Berlin kentinde artan konut kiraları nedeniyle gösteriler düzenlendi. Yöneticiler yeni adımlar atmayı kararlaştırdı. Hatta konutların kamulaştırılması dahi tartışıldı. Diğer Avrupa ülkelerinde de durum bundan farklı değil.
Teslim edelim ki her yerde bir ekonomik daralma, sıkıntı var. Ama ülkelerin gelir düzeylerine göre bundan kimisi az kimisi çok etkileniyor, bu da doğru.
İşin garip tarafı ve tepki verilmesi gereken yönü ise bu daralmadan çok etkilenen Türkiye gibi ülkelerin tedbir almada gevşek davranmaları ve özellikle kamusal harcamalar noktasında disiplinsiz kalmaları. Bir de varsa bir çaba, onun da yanlış yerden başlıyor olması. Yanlış yol ve yöntem, doğru yere götürmez. Bu böyle…
Yolsuzluk, arsızlık, haksız kazanç, fahiş fiyat, üretim ve tüketim noktasındaki denksizlik/dengesizlik ile ilgili sahiden yeni ve doğru adımlar atılmalı ve bu adımları idareciler atmalı.
İşin sosyal boyutuyla ilgili elbette ki herkese birçok görev düşüyor. Bu gerekliliklere riayet etmeyenler tabii ki sorumludurlar ve ayrıca bu vebalin taşıyıcısıdırlar. Alış-verişte aldatan, fahiş fiyatla satan, bir ürünü kendi değerinin üstünden satarak piyasaya fitne fesadı katanların iflah olmaları mümkün değil. İşin bu boyutu böyle.
Fakat ayrıca idarecilerin atacağı adımlar, üreteceği çözümler önemli. Halkı rahatlatma adına da işe astronomik maaşlardan yapılacak kesintilerle başlanmalı. 1 kişiye 10-20 danışman… Her bir danışmana 5-10 yardımcı… Şoför-koruma, yol-araç-konaklama… Ülkede resmi rakamlara göre her 100 kişiden 12-13 kişi işsizken 1 kişiye 3-4 maaş… Olacak şey değil! Halktan toplanan ve devletin diye nitelenen o mal/para deniz olsa, bu israf ve şatafata, bu usulsüzlük ve kayırmaya yetmez! Aklınızı başınıza alın ve tedbirlere bir an önce başlayın! Bizden söylemesi!
İşe buradan değil de sokaktaki çekçekçilerden, caddedeki kağıt-çöp toplayıcısı garibanlardan başlarsanız, o zaman daha baştan gömleği yanlış iliklediniz demektir!
İstanbul’un birkaç ilçesinde haksız kazançtan operasyon yiyen o emekçilerle görüştüm. Ya Allah aşkına ‘haksız kazanç’ elde edenler diye bi bunları mı buldunuz! Başkası yok mu?! Fesubhanallah! Çok trajikomik!
Allah akıl fikir versin, diyorum ve başka da bir şey demiyorum!
Selam ve dua ile.