• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Sözleşme kalkmadan önce, kalkarsa Türkiye sonuçlarına katlanır, türünden tehdit savuranlar olmuştu; ama bu kadar ciddiye alanımız olmamıştı.

Sözleşmenin kalktığı andan itibaren Türkiye’ye yönelen oklardan doğrunun hangi yönde olduğunu anlamakla birlikte, tehdit boyutunu da öğrenmiş olduk.

İçerdekilerin saldırganlıkları yetmez, ABD ve diğer şer güçlerin sözleşmenin kaldırılmasına yönelik sözüm ona endişeleri, olayın ciddiyetini ortaya koyması açısından önemli.

Bir günde yapılan ekonomik saldırı ve bunun ülkeye maliyeti fincancı katırlarını ne denli ürküttüğümüzün nişanesi.

ABD Başkanı Biden, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesini 'cesaret kırıcı bir geri adım' olarak niteledi. Biden, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin kararı hakkında yaptığı yazılı açıklamada, "Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden ani ve nedensiz ayrılması derin hayal kırıklığıdır" ifadesini kullandı.

Onların Dışişleri Bakanı Antony Blinken de yaptığı paylaşımda karara atıfta bulunarak, ‘derin bir hayal kırıklığı yaratıyor’ dedi.

Cinsiyetsizliği dayatan sözleşmenin feshedilmesinin bilumum ifsat şebekelerini rahatsız ettiği açık. Bunun intikamını farklı almanın gayreti içerisinde olacakları da kesin. Onlar şimdi yürürlükteki diğer sözleşmeler ve kanunlar üzerinden yeni genelgeler ve yönetmelikler oluşturmanın çabası içinde olacaklar.

Daha önce bilerek-bilmeyerek açılan bütün deliklerin kapatılması adına benzer her ne kadar sözleşme varsa iptal edilmelidir. Milli Eğitim veya diğer kurumlarda varsa bu ve benzer müfsit sözleşmelere uyarlanan yönetmelikler, acilen iptal edilmelidir. Bunların neslimize, çocuklarımıza uzanan elleri geri tepilmelidir.

Zararın neresinden dönülse kârdır. Neslimizi, ailemizi, insanlarımızı kurtarmaya çalışırken ödenen ekonomik bedelin elbette ki muhasebesi yapılır, ancak burada da kâr-zarar hesabını yaparken, onların çirkefliklerine boyun eğmektense midelerimize taş bağlar, gereken adım her neyse onu atmaktan geri durmayız, durmamalıyız.

İlginçtir sözleşmenin kadını koruduğu hep iddia edilir, ancak yapılan araştırmalarda bunun böyle olmadığı ortaya çıkıyor olmakla beraber, sözleşmenin kaldırılmasıyla birlikte kadın rolüne ve aile yapısına savaş açanların zıvanadan çıktığı görüldü. Genelde ahlak nedir bilmez, namus tanımaz çevrelerin tepki göstermeleri neyin ne olduğunu ortaya koyması açısından önemli aslında.

Amaç Türkiye’yi tam bir ifsat toplumu haline getirip onu dejenere etmek. Amaç Türkiye’deki insan profilini değiştirmek. Amaç Türkiye’deki siyasi tercih aritmetiğine -değişim sağlayarak- etki etmek. Amaç seçmen eğilimlerini etkileyerek operasyon çekmek. Amaç bizi-sizi can evinden vurarak değiştirmek. Amaç inancından, manevi değerlerinden, mukaddesatından uzak, rahat yönetilebilir ve sürülebilir bir nesil peyda etmek. Amaç Din-i Mübin-i İslam’a ve onun aziz değerlerine yabancı bir dünya oluşturmak. Buna fırsat verilmemelidir.

Cenneti annelerin ayakları altına seren medeniyetin müntesipleri olarak kadına da çocuğa da bütün bir aileye de sahip çıkacak güç ve kabiliyetteyiz, elhamdülillah. Bizim ahlaki yozlaşmanın içerisinde debelenenlerden alacağımız hiçbir şey yoktur. 

Rabbimizin bizler için biçtiği rol dışında başka saplantılarla elde edilecek bir kazanım da yoktur. Kadın ve erkek birbirlerinin rakipleri veya düşmanları değil, birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar.

Sözleşmenin kadına şiddeti önlediği yalanlarına artık takılmadan, bu tartışmayı da geri bırakarak kendi işimize bakmalıyız.

Başkalarının da artık bizim işimize karışmaktan, şekil vermeye çalışmaktan, bize müdahale etmekten vazgeçme zamanının gelmiş olması lamız. 21. Asra girdik; bizim de o hürriyetimiz olsun hani!

Evet, herkes kendi işine baksın!

Selam ve dua ile.