Reformdan önce başka değişim de gerek!
Reform; düzeltmek, yeniden düzenlemek, şekil vermek anlamlarına gelir. Malumunuz Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı’nın açıklamalarından sonra bir reform muhabbeti almış başını gidiyor.
Rayından sapmış, yoldan çıkmış işlerin tekrar yoluna koyulması adına sözü edilen değişikliklere gitmek elbette ki önemli, ancak burada gözden kaçırılan bir husus vardır ki o da; düzeltme ve reformu yapacak olan akıl, ekip ve iradenin ne durumda olduğu yanında, uygulayıcıların ne derece reformlara göre kendilerine çeki düzen vereceği hususudur.
Bence bu reform adımından önce işe, gerek parti gerek danışman gerekse de bürokrasi kademelerindeki hak tanımaz, hukuk bilmez kadroların revize edilmesinden başlamak lazım.
Allah aşkına, mahkemelerin verdiği ‘memnu hakların iadesi’ kararını tanımayan, önem atfetmeyen, pas geçen, görmezden gelen hukuk müşavirlerinden ne çıkar?! Elli tane reform yapın bunların elinden çekecekleriniz hiç biter mi?!
Basın ve iletişim özgürlüğünden dem vuranların bugün vasat basının taleplerine karşı vurdumduymaz tavırları, ‘görevli’ ve ‘hizmetkar’ olduklarını unutarak kendilerini adeta kanun-yasa üstü görmeleri, bugünlerin hiç bitmeyeceği yanılgısıyla hareket etmeleri büyük bir handikap olsa gerek! Reform olsa da bu anlayış ve ‘dediğim dedik’ anlayışıyla hareket edenlerin aynı tas aynı hamam modunda olacakları muhakkaktır. Değişime buradan başlamak icap etmez mi?
Yıllar önce lağvedilmiş bir mahkemenin o zamanki bir kararını adeta ‘nas’ kabul edip şu an mevcut mahkemelerin verdiği kararları tanımayanların, reformlara ayak uyduracaklarını sanmak kadar safdillik olamaz!
Söyler misiniz; yatalak hastaların can çekiştiği yerde vicdanları tatil etmiş, acıma duyguları yok olmuş, insani melekeleri dumura uğramış adli tıp uzmanlarından ne çıkar?! Bunların yeni reformlar karışındaki tavırlarının düzeleceğini sanıyorsak yanılıyoruzdur.
Genç Evlileri ‘tecavüzcü’ niteleyerek onlara zindan köşelerinde çile çektiren, aile ve çocuklarına da dışarıda savunmasız, sahipsiz, adeta dul ve yetim hayatı yaşatan zihniyetin öncelikle değişmesi lazım!
Hak, hukuk, özgürlükler karşısında ayak direten, vicdanları kanatan; adalet esaslarına göre değil, kendi çıkar durumlarına göre hareket eden kadrolardan bu ülkenin bir kere kurtulması lazım!
Reform ihtiyacı duyduğumuza göre demek ki; doğruyu eğen, düzgünü yamultan, kanunsuz, delilsiz, vicdansız hareket edenler vardır ve bunların düzeltilmesi icap etmiştir demektir. O zaman bu değişimle beraber o türden uygulayıcıların da değiştirilmesi kadar normal bir şey olamaz. Denenmişi bu yeni süreçte bir daha denemeye gerek yoktur.
Değişim dediysek tabii ki burada da çok dikkat etmek lazım. Ehil ve vicdan sahibi insanların seçiminde titiz davranmak kadar önemli bir şey olamaz. İktidarınızın ömrünü uzatacak olanlar da kısaltacak olanlar da işte bu emir sahibi insanlardır. Onları seçerken çok dikkat etmek lazım.
“Adalet mülkün temelidir” diyen Hz. Ömer radiyallahu anh, dürüst insanlarla ilgili ölçünün sadece namaz kılmak ve oruç tutmak olmadığını söyleyerek şu güzel tanımlamayı yapıyor, ölçüyü veriyor: “Bir kimsenin kıldığı namaza ve tuttuğu oruca bakmayanız; konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emanet edildiğinde riayet ediyor mu, helal haram gözetiyor mu, insanlara merhametli davranıyor mu, ona bakın.”
Reform olsun olmasın biz buraya Peygamber Efendimizin ciddi bir uyarısını alarak yazımızı noktalayalım: “Emri altındaki insanlara ve çevresindekilere karşı kötü muamelede bulunan kimse Cennet’e giremez.” (Tirmizi, Birr, 29/1946; İbn-i Mâce, Edeb, 10; Ahmed, I, 7)
Siz siz olun, reformla beraber veya reformdan önce kritik noktalardaki kişilerin, amirlerin insan ilişkilerine eğilim göstererek buralardaki aksaklıkları ve eksiklikleri giderin, halkın huzurunu kaçıran yamukları düzeltin!
Selam ve dua ile...