Amaç sosyal barış ise kapsam niye farklı?
MHP`nin af teklifi meclise sunuldu. Her ne kadar açıklanan kapsamla ilgili ciddi problemler varsa da, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız`ın, infaz indirimi yasasıyla ilgili; ‘yalan-yanlış ifade ve yöntemlerle gerçekleşen tutuklamalar, bir dönem hakim-savcıların verdiği hukuksuz kararlar, cezaevlerindeki fiziki şartlar ve son referandumla gerçekleştirilen köklü siyasi değişiklik sonrası genel sosyal barışı tesis etmek` gibi sıraladığı gerekçeler, yerinde ve mantıklı gerekçelerdir. Ancak açıklanan gerekçelerle belirlenen kapsam tezat teşkil ediyor.
Amaç, gaye, düşünce ve gerekçe, ‘genel barışı sağlama` gibi bir adım atmaksa, o zaman ilk başta ‘devlete karşı işlenen suçlar` diye tabir edilen dosyaların ele alınması gerekecek.
Konu af veya ceza indirimi olunca bu demek oluyor ki ‘suç işleyenler`e yönelik bir adım atılacak. O zaman bu adımı atarken, işin sosyal barışa hizmet edecek yönünü dikkate almak çok önemli. Bir zamanlar ‘eşitlik ilkesi` diye bir vurgumuz vardı. Onu da es geçiyorsak, o zaman 28 Şubat darbesi mağdurlarını bundan yararlandırmamak büyük skandal olur. Öyle ya; hem darbecilere karşı olacaksın hem de darbecilerin hışmına uğrayan ve yirmi yılı aşkındır mağduriyet yaşayanları görmezden geleceksin. Burada samimiyet sorgulaması doğar, haliyle.
Hele diyelim ki, 28 Şubat süreci mağdurlarını ‘devlet karşıtı suç işleyen` diye kategorize ediyorsan, o zaman çıkarılacak bir af varsa öncelikli olarak onları kapsamalı. Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın da dediği gibi: "Af konusu, eğer bir suç devlete karşı işleniyorsa devletin bunu af yetkisi olabilir. Fakat şahıslara karşı işleniyorsa bunun af yetkisi devlette değildir. Bunu affedebilecek merci mazlum mağdur insanların ta kendisidir."
El hak buna göre, her halükarda çıkarılacak bir afla öncelikli olarak bırakılacak kişiler, ‘postmodern darbe` sürecinde ‘devlet karşıtı` diye etiketlenenler ile ideolojik saiklerle terör listesine eklenen camia ve yapılara gönül vermiş insanlar olmalıdır.
Devlete karşı işlendiği ifade edilen suçlarda da şahısları ilgilendiren yanlar olabilir, ki vardır. Burada mesele indirim olunca, o kategoriye giren mağdurlar da kurtarılmış olacaktır. Neticede af değil, indirimdir yapılmak istenen.
90`lı yıllarda işkence ve kötü muameleyle kimlere hangi olayların nasıl yüklendiği çok tartışıldı. Bunları esas olarak ‘kişileri ilgilendirir` dersek mağduriyetin devamını sağlamaktan başka bir iş yapmamış oluruz.
Af veya şartlı salıvermede çok da gelişi güzel ‘sen git, sen kal!` demek hem etik olmaz hem de alicenaplığa sığmaz.
Zaten ‘5 yıl süreyle suç işlememe şartı,` salıverilenlerin suçla aralarına mesafe koymalarını ve uymayanların da tekrar cezaevine girmelerini sağlayacağından, burada kaybedilecek veya çekinilecek bir durum söz konusu olmasa gerek.
Hülasa bu iş olacaksa şayet; vicdan, izan ve dirayet ehline, “AFedersiniz, ama bu olmadı!” dedirtmemek lazım.
Kapsam, gerekçeyle uyumlu hale getirilmeli, aksi takdirde şu an yakındığımız gerekçelerin bir tekrarına daha tanıklık etmiş olacağız. Bu da var olan kırılganlığa hizmet edecek o kadar, sosyal barışa değil.
Selam ve dua ile...