Yapay zeka uzun süredir hayatımızın farklı alanlarına sızmış durumda: sohbet botları, otomatik e-posta yanıtlayıcılar, sağlık analizleri, trafik düzenlemeleri ve vergi denetimleri... Ancak Arnavutluk’ta yaşanan son gelişme, insanlık tarihinde bir ilki temsil ediyor. Balkan ülkesi, kabine düzeyinde bir görevi yapay zekaya emanet ederek, kamu yönetiminde yeni ve tartışmalı bir dönemin kapılarını araladı.
Yapay zeka algoritması “Diella”, Eylül 2025 itibarıyla Arnavutluk’ta Kamu İhaleleri Bakanı olarak atandı. Bu, yalnızca ülkenin değil, dünyanın da yapay zekaya verdiği yetki seviyesinde en ileri adım anlamına geliyor.
Diella kimdir?
Diella aslında yeni değil. Daha önce Arnavutluk’un dijital devlet portalında basit vatandaş taleplerine yanıt veren bir sanal yardımcıydı. Ancak Başbakan Edi Rama, Diella’yı kabineye terfi ettirerek ona çok daha büyük bir sorumluluk verdi: milyarlarca avroluk kamu ihalelerinin karar merci olmak.
Yani artık Diella; hangi şirketin, hangi projenin devletten ihale alacağına karar verecek. Bu kararlar geleneksel olarak ciddi yolsuzluk ve torpil iddialarıyla gölgelenen bir alan olduğu için, Rama bu adımı “şeffaflık ve temiz yönetim” adına cesur bir reform olarak sunuyor. “Diella rüşvet almaz,” diyor Başbakan, ve ekliyor: “İnsani zaafları yok.”
Her ne kadar yapay zekanın duygusal zaafları olmasa da teknik zaafları oldukça fazla. Diella’nın eğitildiği verilerde geçmiş yıllardaki yozlaşma örnekleri varsa, bu kalıpları fark etmeden yeniden üretebilir. Ayrıca algoritmanın manipülasyona, hack saldırılarına ya da içeriden yönlendirmelere karşı ne kadar dirençli olduğu bilinmiyor.
Yasal açıdan da belirsizlikler dikkat çekiyor:
Kararlarına kim itiraz edebilir?
Bir hata yaparsa kim sorumlu olur?
Görevden nasıl alınır?
Yaptığı işin denetimi nasıl sağlanır?
Bu soruların hiçbirine Arnavutluk hükümetinden net bir yanıt gelmiş değil.
Eleştirmenler: “Kodlar rüşveti gizler”
Sosyal medyada geniş yankı bulan atamaya yönelik eleştiriler oldukça sert. Bazı kullanıcılar, “Diella bile Arnavutluk’ta yozlaşır” diyerek sistemin zaaflarına dikkat çekerken; bazı hukukçular, algoritmanın kararlarını denetleyememenin demokratik meşruiyeti zedelediğini savunuyor.
Hükümet, Diella’nın yanında “bir insan denetleyici” olacağını söylüyor ama bu denetçinin kim olduğu ya da nasıl bir yetkiyle çalışacağı hâlâ meçhul. Ayrıca Diella’nın kararlarında “itiraz süreci” olup olmayacağı da net değil.
Arnavutluk belki ilk ama yalnız değil. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, yapay zekayı sessizce bürokrasinin derinliklerine entegre etmeye devam ediyor:
İspanya, devlet içi algoritmaların lisanslanması ve denetlenmesi için AESIA adlı resmi bir kurum kurdu.
ABD, Vergi Dairesi aracılığıyla milyarlarca dolarlık vergi kaçakçılığını AI ile analiz ediyor.
İtalya, sahte KDV taleplerini yapay zekayla tespit etmeye çalışıyor.
Fransa, uydudan alınan görüntülerle beyan edilmemiş yüzme havuzlarını tespit edip sürpriz vergi cezası kesiyor.
Nepal, henüz AI’ya karar yetkisi vermedi ama bu yönde bir ulusal strateji hazırlamış durumda.
Singapur, Danimarka, Estonya ve Japonya, AI’yı kamu hizmetlerinin kişiselleştirilmesi ve önceliklendirilmesi için sistematik olarak uygulamaya koydu bile.
Bu ülkelerde yapay zeka hâlâ “danışman” pozisyonunda. Diella ise ilk defa karar verici pozisyona yerleştirilen algoritma oldu.
Giderek daha fazla devlet, “AI ile destekli yönetim” fikrini hayata geçiriyor. Bu sistemler şimdilik yalnızca risk analizi yapıyor, formları dolduruyor ya da sahtekârlıkları işaretliyor. Ancak Arnavutluk’un adımıyla, bir algoritmanın sözleşme imzalaması, milyarlarca doları yönlendirmesi ve kamu kaynaklarını dağıtması resmiyet kazanmış oldu.
Bu, algoritmaların yalnızca araç değil, otorite olduğu yeni bir çağın başlangıcı olabilir.