Salı günü, soykırımcı israilin Katar’ın başkenti Doha’nın banliyösünde Hamas liderliğinden isimleri hedef alan yalnızca büyük bir tırmanma değil, hatta bir savaş eylemi olarak da yorumlanabilir.

Beyaz Saray, saldırıdan kısa süre önce israil tarafından bilgilendirildiğini ve sonrasında Katarlılara haber verdiğini söyledi. Ancak Katar Dışişleri Bakanlığı, bu uyarının çok geç geldiğini açıkladı. ABD Başkanı Donald Trump daha sonra Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’yi arayarak “çok üzgün” olduğunu, bunun bir daha yaşanmayacağını söyledi ve böylesi bir saldırının “ne israilin ne de ABD’nin çıkarına hizmet etmediğini” vurguladı.

Katar dünyanın en güvenli ülkelerinden biri sayılıyor. Eğer israil, ABD’nin eski özel elçisi Tom Barrack’ın dediği gibi, “istediği yere gidebiliyorsa”, bölge kendini güvende hissedebilir mi?

Jasmine el-Gamal, dış politika analisti, eski Pentagon Orta Doğu danışmanı: Hiç kimse ve hiçbir yer bu Netanyahu hükümeti altında güvende değil. Verilmek istenen mesaj bu. Bu, Netanyahu’nun bir egemen ülkeye ilk saldırısı değil. Her seferinde ABD, Avrupa ve diğer ülkeler ya görmezden geldi ya teşvik etti ya da destekledi.

Glenn Carle, ulusal güvenlik uzmanı, 25 yıl CIA gizli servislerinde görev yaptı: israil Orta Doğu’daki herkesi rastgele hedef almıyor, ama bu kesinlikle niteliksel olarak farklı bir eylem. Bence bu, kamuoyunu israile karşı daha da döndürecek ve hükümetlerin israi’le her türlü yakınlaşmada daha temkinli olmasına yol açacak.

Katar saldırıyı önceden bilmediğini açıkladı. Peki, böyle bir şeye izin vermiş olması mümkün mü?

Dania Thafer, Gulf International Forum İcra Direktörü: Bence bu, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) perspektifinden bakıldığında olası değil. Onların bir numaralı önceliği güvenliktir – altyapıları, konumları, ekonomik vizyonları – ve bunu hiçbir şey için riske atmazlar.

Josh Paul, eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, A New Policy’nin kurucusu: Bu sorunun yanıtı, yalnızca Katar’ın değil, tüm Arap dünyasının vereceği yanıtın gücünde görülecek.

Gamal: Bazı teoriler var; Katar’ın Hamas’ı kovmak isteyip bunu yaparsa “Filistin yanlıları tarafından eleştirileceği” korkusu… Bu saldırı da, “artık yapmak zorundayız” deme bahanesi olurdu deniyor. Ama Katar’ın buna izin verdiğine dair hiçbir somut kanıt yok.

Egemenliğin tekrar tekrar ihlali karşısında uluslararası hukukun artık bir ağırlığı var mı?

Paul: Bu, 1980’lerde İngiltere’nin Washington DC’yi bombalayıp Sinn Féin lideri Gerry Adams’ı öldürmeye çalışması gibi. Bütün sistemi alaya almak bu. Orta Doğu ülkeleri kendilerini güvende hissetmiyor ve israil ile normalleşmenin değerini sorgulamalı.

Gamal: Uluslararası hukuk Gazze’de öldü. israil, Lübnan’da, İran’da insanları suikastla öldürdüğünde, Suriye’yi bombaladığında dünya göz yumdu. Netanyahu neden bir ABD müttefikine bunu yapamayacağını düşünsün ki?

Lipner: Misyonun ötesine taşmaması için özen gösterilmişti. Belki tarafların yeniden müzakereye dönmesini sağlayabilir.

Carle: Uluslararası hukuku fiilen uygulayabilen tek güç ABD oldu. Ama Trump bunu reddetti, uluslararası normatif sistemi desteklemek yerine tek taraflı hareket ediyor.

Bu saldırının Körfez ülkeleri için anlamı ne?

Thafer: Suudi Arabistan’ın tepkisi dikkat çekiciydi. Katar’a yardım için kaynak göndereceklerini söylediler. Bu, KİK’in birleşik bir cephe göstermek istediğini gösteriyor.

Carle: israil ile Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri arasında bir barış anlaşması mümkün olabilirdi. Ama şimdi bu ihtimal neredeyse yok. Filistin’i harabeye çeviren bir ülkeyle Müslüman devletler nasıl normalleşebilir?

Paul: En azından Arap Birliği’nin acil toplanması ve israil ile diplomatik ilişkilerin askıya alınması gerekir. Bu uygun bir başlangıç olur.

Eğer israil müzakerecileri öldürmeye çalışıyorsa, gerçekten müzakere etmek istiyor muydu?

Gamal: Son iki yıla bakın, Netanyahu her defasında müzakerelerden çekildi ya da sabote etti. Hükümeti aşırı sağcıların desteğine bağlı; her ateşkes girişiminde hükümeti düşürmekle tehdit ediyorlar. Hükümet düşerse Netanyahu hapse gidecek. O yüzden anlaşma istemiyor.

Lipner: Hamas silahlarını bırakmadan yerinde kalmak istiyor. israil ise yeni bir Gazze yönetimi kurulana kadar durmayacağını söylüyor. Yani hep “iki ileri, bir geri”.

Paul: Bu, israilin Gazze’deki kendi esirlerine ihanetidir. Onların özgürlüğü için tek makul yol bu müzakerelerdi. israil hükümeti kendi siyasi çıkarlarını, hem Filistinlilerin hem de kendi vatandaşlarının çıkarlarının önüne koyuyor.

Katar, CENTCOM’a (ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük askeri üssüne) ev sahipliği yapıyor ve Hamas ofisini Washington ile iletişim için açık tutuyordu. Bu saldırı, Katar–ABD ilişkilerinde güveni ne kadar aşındırır?

Thafer: Henüz kopma noktasına gelmedik. Katar için ABD’nin güvenlik alternatifi yok. Ama bu, onların arabuluculuk rolünü sorgulamalarına yol açabilir. Arabuluculuk, hem barış inşası hem de kendini hedef olmaktan koruma yoludur.

Carle: Üssümüz onların topraklarında ve bu, Katarlı halk için hep tartışmalıydı. Bu saldırı, Katar–ABD ilişkilerini zorlar. Ama iki taraf da birbirine muhtaç: Katar, İran yüzünden bize muhtaç, biz de Orta Doğu’da var olmak istiyorsak bir yere muhtacız.

Gamal: BAE ve Suudi Arabistan bunu yakından izleyecek. ABD ile aynı çizgide olmanın güvenlik sağladığını düşünüyorlardı. Eğer bu varsayım artık doğru değilse, neden Çin’e gitmesinler, neden İran’la anlaşma yapmasınlar?

Kaynak: MEE