Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü, Hadis Anabilim Dalı Başkanı Ünalan, İslam dünyasının içinde bulunduğu duruma dikkat çekerek, Müslümanların tepkilerinin yetersiz kaldığını vurguladı. Ünalan, bireysel protestoların sonuç vermediğini, esasen hükümetlerin harekete geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Ünalan, "Siirt"te 3 bin, 5 bin, hatta 10 bin kişi toplanıp slogan atıyor, sonra dağılıyor. Ama bu insanlar, iktidar partisinin kapısına gitseydi, 10 milyon kişi Ankara"ya yığılsaydı; aynı şekilde, Suudi Arabistan halkı, Ürdün halkı da iktidarlarının kapısına dayansaydı, işte o zaman israil yok olurdu!” sözleriyle tepkinin adresinin değişmesi gerektiğini vurguladı.
“GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE BİR MİLLET YOK EDİLİYOR”
Ünalan, Gazze"de yaşananların sadece bir savaş olmadığını, sistematik bir yok etme planı olduğunu ifade ederek, "Bugün Müslümanların haline bakın! Kendimizi kaybetmişiz. Mübarek Ramazana girdik ama Gazze"ye bakalım! Nerede bu 2 milyar Müslüman? Neyin orucunu tutuyorlar, insanlık nereye gidiyor? Gözlerimizin önünde bir millet yok ediliyor, üstelik bunlar bizim Müslüman kardeşlerimiz. Üç kutsal mabedimizden biri olan mübarek Kudüs, Mescid-i Aksa, Yahudilerin, katillerin, canilerin çizmeleri altında çiğneniyor. Biz ise burada rahat rahat oturuyoruz. Dolayısıyla, İslam"ı anlamak lazım. Sadece 'La ilahe illallah' demekle Müslüman olunmaz. Namaz kılmakla, sabah aç kalmakla Müslümanlık olmaz. İslam"ı yaşamak, anlamak ve hayatımıza yansıtmak gerekir. Peki, Müslümanlar olarak kardeşlerimize nasıl sahip çıkacağız? Fiilen sahip çıkacağız." şeklinde konuştu
“FİİLİ DESTEK ŞART”
Ünalan, dünya genelinde Müslümanların tepkilerinin yalnızca protesto düzeyinde kalmasını eleştirerek, "Bütün dünya Yahudilere sahip çıkıyor. Nasıl? Protestolarla mı? Hayır! Silah vererek, destek sağlayarak sahip çıkıyor. Bakın Ukrayna"ya! Avrupa ülkeleri hemen ayağa kalktı, 'Sana sahip çıkacağız' dediler. Para verdiler, silah verdiler, tank verdiler, uçak verdiler. Müslümanlar ise, sadece protesto yaparak destek veriyor. Bunun hiç mi faydası yok? Elbette var! Çünkü HAMAS, Batı"nın tüm değerlerini yerle bir etti. Demokrasi, insan hakları, hukuk… Batı, kendi değerlerini inkar etti ve kendisiyle çelişti. Aynı zamanda Yahudilerin nasıl zalim, nasıl gaddar, nasıl insanlık düşmanı olduğunu dünyaya gösterdi. Hangi insan, çocukları, hastaneleri, okulları bombalar? En acımasız katiller bile bunu yapmaz! Ama siyonist Yahudiler insanlık düşmanıdır ve bunu herkes görmeye başladı." diye konuştu.
"TÜRKİYE, SUUDİ, ÜRDÜN HALKI İKTİDARLARININ KAPISINA DAYANSAYDI, İŞTE O ZAMAN İSRAİL YOK OLURDU"
Protestoların etkisi üzerine de değerlendirmelerde bulunan Ünalan, halkın bireysel tepkilerinin yetersiz olduğunu ve hükümetlere baskı yapılması gerektiğini söyledi. Ünalan, "Bu protestolar sayesinde Yahudiler artık dünya gündemine girdi. Devletler olmasa bile halk, Yahudileri sorgulamaya başladı. Ama biz bireysel olarak bir şey yapamıyoruz. Asıl görev, devletlerin elinde. Bizim yapmamız gereken en önemli şey, hükümetlere baskı yapmaktır. Siirt"te 3 bin, 5 bin, hatta 10 bin kişi toplanıp slogan atıyor, sonra dağılıyor. Ama bu insanlar, iktidar partisinin kapısına gitseydi, 10 milyon kişi Ankara"ya yığılsaydı, hükümet destek verir miydi? Aynı şekilde, Suudi Arabistan halkı, Ürdün halkı da iktidarlarının kapısına dayansaydı, işte o zaman israil yok olurdu." dedi.
“MÜSLÜMANLAR GERÇEKTEN BİR ŞEY YAPMAK İSTİYORSA, HÜKÜMETLERE BASKI YAPMALI”
Müslümanların ve dünyanın işgalcilerin katliamları karşısında pasif kalmasını eleştiren Ünalan, "israil kim? Sadece 6 milyon nüfusu var. Bunun yarısı çocuk, kalanların yarısı yaşlı, kadın… 500 bin siyonist ama karşılarında 2 milyar Müslüman var! Peki, 2 milyar Müslüman nerede? Protestoların bir etkisi olduğu kesin, ama bir buçuk yıldır yapılıyor, ne değişti? israil, Müslümanlara hakaret ede ede, gözlerinin içine baka baka katliamlarına devam ediyor. Demek ki protestoların bir yere kadar etkisi var. Müslümanlar gerçekten bir şey yapmak istiyorsa, hükümetlere baskı yapmalı. Sadece şehirlerde bağırıp çağırmakla olmaz. Ankara"da, devletin önünde ses yükseltmek gerekir! İşte o zaman sonuç alınır." çağrısında bulundu. (İLKHA)
Dr. Shaima Abu Shaaban:
GAZZE,
AYAKTA KALMAYA
DEVAM EDECEK
Hem şehid annesi hem de şehid kardeşi olan Gazzeli Dr. Shaima Abu Shaaban, Gazze"deki direnişe dikkat çekerek, Gazze, işgalcinin zorbalığına ve kibrine rağmen dimdik ayakta kalmaya devam edeceğinin altını çizdi.
Hasan Becet
7 Ekim 2023 Aksa Tufanı"nda 3 çocuğunu, annesi ve kardeşini şehit veren Dr. Shaima Abu Shaaban, Gazze"nin şu anki durumu, Gazzelilerin şehadet arzusu, ateşkes antlaşması ihlalleri ve İslam ümmetinin Gazze hakkındaki suskunluğu ile ilgili İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu. Yıllardır işgal rejimi tarafından Filistin halkının yaşadığı zulme karşı sessiz kalınmaması gerektiğini vurgulayan Abu Shaaban, İslam ümmetine çağrıda bulunarak, Mescid-i Aksa"nın özgürlüğü ve Gazze halkının desteklenmesi için harekete geçilmesi gerektiğini belirtti. Şehadetin her Müslüman için bir onur olduğunu vurgulayan Dr. Abu Shaaban, Gazze halkının yaşadığı trajediyi ve Filistin davasının önemini gözler önüne serdi.
“FİLİSTİN MÜBAREK BİR TOPRAKTIR”
Dr. Abu Shaaban, şehadetin Gazze halkı için en büyük makam olduğunu vurgulayarak, “Allah rızası için şehitlik, vatanı savunmak, vatana ve mukaddes yerlere tutunmak, insan için yaşanacak bir hedefin adıdır. Filistin mübarek bir topraktır, yani ondan vazgeçmek çok utanç verici bir şeydir. Tam tersine şehadet, her özgür Filistinlinin ve her Müslümanın isteğidir. Bizim gibi Gazze savaşından sağ kurtulan herkesin arzuladığı hedefimizin adıdır. Cenab-ı Allah"ın kendi uğruna şehit etmediğini merak ediyor. Yani Allah"tan canımızı ancak şehit olarak almasını istiyoruz. Şehitlik, bir insanın elde edebileceği en yüksek mertebedir. Açıkça söylemek gerekirse, Gazzelilerin sabrının sırrı budur. Çocuklarınız, anneniz, babanız, kardeşleriniz, çocukları, eşleri gözlerinizin önünde katlediliyor. Çoğu kişi 'Nedir bu sahip olduğunuz güç?" şeklinde sorular soruyor. Benim iman gücümdür. Onlar şerefle şehadeti elde etmişler. Bu benim dileğim ve her Müslümanın arzu ettiği bir şeydir. Hakikaten kim şehit olarak ölürse, o galip gelmiştir.” şeklinde konuştu.
“ÜMMETİN BİRLİK DURUŞU SERGİLEMEMESİ, AKSA"NIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN YETERLİ BASKININ OLUŞTURULMAMASINA NEDEN OLUYOR”
Mescid-i Aksa"nın işgal altında olmasının ve Müslümanların girişinin kısıtlanmasının büyük bir zulüm olduğunu belirten Abu Shaaban, ”Mescid-i Aksa, İslam"ın en kutsal mekânlarından biridir, Harem-i Şerif"in üçüncü, ilk kıblemizdir ve İslam"ın izzetinin sembolüdür. Onun işgal altında olması ve Müslümanların girişinin kısıtlanması, her özgür Müslüman için acı verici bir durumdur ve Filistin halkının ve genel olarak tüm Müslümanların maruz kaldığı zulmün ve saldırganlığın bir göstergesidir. Neden Müslümanlar burada serbestçe toplanıp namaz kılamıyor? Özellikle de Ramazan ayında? Bunun cevabı, Mescid-i Aksa"ya tam hâkimiyet kurmayı amaçlayan siyonist işgalin dayattığı sert kısıtlamalardır. Ne yazık ki, bu baskıya karşı İslam dünyasında güçlü ve birleşik bir duruş sergilenmemesi, Aksa"nın özgürlüğü için yeterli baskının oluşturulmamasına neden oluyor.” ifadelerini aktardı.
“İŞGAL REJİMİ, GAZZE ŞERİDİ"NE YENİDEN SAVAŞ AÇMAKLA TEHDİT EDİYOR”
Abu Shaaban, “Bugünkü durum gerçekten içler acısı. Kendi topraklarının asıl sahipleri olan Filistinliler bile Mescid-i Aksa"ya girmekten men edilirken, Yahudi yerleşimciler, işgal güçlerinin koruması altında Aksa"ya baskın düzenleyebiliyor. İşgal yönetimi, Müslümanların girişini engellemek için karmaşık izin prosedürleri dayatıyor ve sadece belli yaş gruplarına veya ağır şartlar altında giriş izni veriyor. Mescid-i Aksa"nın zaferi için Müslümanların gerçekten uyanma vakti geldi! Mescid-i Aksa"nın kurtuluşu için harekete geçmeliyiz. İnşallah, Allah"ın izniyle, bu O"nun vaadidir. Yüce Allah, kullarına Mescid-i Aksa"yı yeniden özgürlüğüne kavuşturacaklarını müjdelemiştir.” dedi. Gazze"nin içler acısı durumuna değinen Abu Shaaban, ”Gazze şu anda belirsizlik içinde. Gazze, herkesin üzerine atılıp parçalamak istediği bir ziyafet sofrasına benziyor. Yıllardır çektiği acılar, yaşadığı trajediler tarifsiz. Ne yazık ki, Gazze"nin geleceği tamamen belirsiz. İşgal rejimi, Gazze Şeridi"ne yeniden savaş açmakla tehdit ediyor ve insan haklarını, uluslararası anlaşmaları, etik ve insani değerleri hiçe sayıyor. Şu anki koşullar güvenli değil ve geleceğin de güvenli olacağı söylenemez. Gazze"nin geleceği belirsiz ve karanlık görünüyor. Çünkü katil rejim, Gazze"nin özgürlüğün, barışın ve güvenliğin tadını çıkarmasını istemiyor. İşgalciler, Gazze"yi tamamen kontrol altına almak, boğmak ve yıllarca süren ablukayı sürdürmek istiyor. israilin keyfi uygulamaları, Gazzelilerin seyahat özgürlüğünü kısıtlaması, insani yardımların girişini engellemesi, sınır kapılarını kapatması, yüksek işsizlik oranı ve insanların Gazze"den çıkışına izin verilmemesi gibi baskılarla devam ediyor. Tüm bunları yaşadık ve hâlâ yaşıyoruz. Bu, Gazze"nin gerçeği.” ifadelerini kaydetti.
“GAZZE, HER SAVAŞIN ARDINDAN KÜLLERİNDEN DOĞMAYI BAŞARIYOR”
Gazze halkının yaşadığı tüm bu zorluklara rağmen direnmeye devam ettiğini aktaran Abu Shaaban, şunları kaydetti: “Gazze, her savaşın ardından küllerinden doğmayı başarıyor. İnsanlar, savaşın içinden çıkıp düğünler yapmalarına, iftar sofraları kurmalarına, sokakları süsleyip enkazı hızla kaldırmalarına hayret edebilir. Bu güç nereden geliyor, diye sorabilirler. Ben diyorum ki; bu, imanın gücüdür. Kimileri Gazze"nin yeniden inşa edilmesi için uzun yıllar gerekeceğini düşünebilir. Ama ben inanıyorum ki, Gazze"nin gençleri sayesinde bu süreç beklenenden çok daha hızlı olacak. Allah"tan Gazze Şeridi"ne onurlu, huzurlu ve güvenli bir gelecek nasip etmesini diliyoruz. Gazze, işgalcinin zorbalığına ve kibrine rağmen dimdik ayakta kalmaya devam edecek.” (İLKHA)