Dünya değiştikçe insanlar da değişti... Teknoloji ilerledikçe insanlar geriledi... Binalar yükseldikçe insanlar alçaldı. İnsanları “makine” haline getirip, güncelleme ve program değişikliği bile yapıyorlar...
Toplumun üzerindeki baskı inanılmaz bir hızla artmaktadır. İnsan bu baskıyı dikkat etmezse pek görmez. Dikkat etsen bile artık yapacak bir şeyin kalmamış, sizi topluma uymak zorunda bırakıyorlar. Toplum ise sanki kendisinin tercihi zannettiği yaşam biçimini büyük şirketlerin, siyasi oluşumların veya devlet mekanizmalarının dayattığı sisteme göre seçmiş oluyorlar. Aslında, seçmiş olduğumuz hayat biçimimiz ya ithal edilmiş bir hayat anlayışı ya da birilerinin hayal ürününden ibaret kurallardan oluşmaktadır. Örneğin, Türkiye’de yıllarca Batı’nın hayat biçimini benimseyen iktidarlar devleti yönetmişlerdir. Dolayısıyla, çok karmaşık bir hayat biçimi oluşmuştur. Tam olarak istediğimiz gibi Batılı olamadık ama; kendimizin öz hayat biçiminden çoğu şeyi tamamen kaybettik... Çok örnekler verebiliriz ama; bir örnek yeter diye düşünüyorum. Örneğin, Batılı tarzda giyinmeye başladıktan sonra, İmamlar Batılı tarz elbiselerin üzerine namaz kıldırırken özel dikilmiş cübbe giymek zorunda kaldılar. Yani, İmamların namazda giydikleri özel cübbe Batılı tarza geçmeden önceki herkesin giydiği bir tarz idi... Fakat, sorun o değil, sorun eski tarz giyinen birini görünce bizim onu cahil görmemizde saklıdır. Bizim beynimiz bizim öz ve has düşüncelerimize sahip değil, artık Batılıların gözüyle bakıyor ve Batılıların düşüncesiyle algılıyoruz... Biz beynimizi adeta başkalarına kiraya vermişiz, program tamamen değişmiş. Beynimize bir Batılı virüs girdi, çok farklı düşünmeye ve görmeye başladık... Açılıp saçılmayı bir medeniyet olarak gören beyinler ise Batılılara kiralandıktan sonra aldığı “medeniyetini” çok ağır bularak çökmüş beyinlerdir!
Okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz müzikler, seyrettiğimiz filmler ve diziler ve yediğimiz yemekler bile bizim öz ve has kültürümüzden değil. “Bizim” dediklerimiz bile Batılılara özenerek yaptığımız işlerdir... Beyinlerimiz her konuda Batılılara benzemeyi bir medeniyet olarak algılıyor. Çünkü, beyinlerimizi Batılı sinema endüstrisine ve sosyal medyaya kiraya verdik. Özellikle, yetişen yeni neslimizden kiraladıkları taze beyinlerini çok beğenen Batılılar gençlerimizi çok karmaşık ve tehlikeli düşünceler ile dolduruyorlar. Onlara bir şeyler olduğunun farkındayız ama bir türlü aklı selim ile teşhis koyamıyoruz.
Beyinlerimizi sadece Batılılara kiraya vermekle kalmadık. İçimizdeki bazı Batılılara benzemeye çalışanlara da kiraya verdik. Ayrıca, din tüccarlarına, siyasetçilere, ekonomistlere, modacılara, şarkıcılara ve kelime oyunlarıyla insanları sihirleyerek para kazanmaya çalışan ne kadar ahlaksız var ise onlara da kiraya verdik. Artık elimizdeki akıllı telefon bizim yerimize düşünüyor, bizim yerimize seçiyor... Akıllı telefonsuz insan bir “hiç” oldu... Akıllı telefon ile her kes molla oldu, filozof oldu... Beyinlerimiz bize düşünmek için, akıl etmek için verilmiş, başkalarına kiraya vermek için değil. Beyinlerimizi kiraya vermekten vazgeçmediğimiz sürece kendi hayatımızı kontrol edemeyiz. Sosyal medyada baktığımız, dinlediğimiz ve okuduğumuz her şey beyinlerimizde etki bırakmaktadır. Neyi seyrettiğimize, kimi takip ettiğimize ve neyi dinlediğimize dikkat etmeliyiz. Son dönemde yaygınlaşan ateizm, deizm, ehli-sünnet, Kur’ancılık, mealcilik gibi konuları sadece ilmihal seviyede dinden haberleri olan gençlerin beyinlerini kiralayarak anlatanlar toplumuza büyük bir zarar vermektedir. Dolayısıyla, duyum ve bilinç merkezi olan beynimizi kimseye kiraya vermeyelim.