Yatalak hastaya bakma konusunda sitemini dile getiren hanımefendi okuyucumuz şöyle soruyor:
“Benim üç tane kayınım var, üçü de evli. Üç tane çocuğum var. Kayınbabam yaşlı ve yatalak hasta, sürekli birinin bakması lazım. Kayınbabam senenin dokuz ayı bizim evde biz bakıyoruz. Bundan şikayetçi değilim. Ama eltilerimin yaptığı zoruma gidiyor. Bir eltim diyor ki, babam, beş sene hastaneye gitti geldi, hastane masraflarını hep biz ödedik. Diğeri diyor ki, benim belim ağrıyor ağır bir şey kaldıramıyorum, diğerinin de güya özürlü çocuğu var, konuştukları zaman öyle şeyler söylüyorlar ki, sanki mazeretlerinde çok haklılar zannediyorsunuz. Ama en çok zoruma giden; ‘biz babam için şunu yaptık bunu yaptık` derken hani sizin yaptığınız da bir şey mi demeye getirmeleri. Kocam da onların söylediklerine bir şey demiyor. Annem de bana kızıyor, bir hastabakıcı tutsunlar, parasını zaten devlet veriyor, olmadı aralarında bölüşsünler diyor. Bir sefer bunu kocama söyledim, “babalarına bakmadılar dedirtmem” diye sinirlendi, annem için de ağır konuştu. Zaman zaman zorlanıyorum, bana dua edin.”
Allah-ü Teala, birisine bir sevap, bir mükafat ve bir makam nasip edeceği zaman ona önce bunun vesilesini verir. Birine de ceza verecekse veya hayırdan mahrum etmek istiyorsa ona ne misafir gönderir, ne bakacak bir hasta, ne sahip çıkılacak bir yetim, ne iyilik edeceği bir komşu, ne sabredilecek bir dert ne de faydalanılacak bir meşguliyet verir.
O halde her imtihanı akıbetle birlikte değerlendirmek, arkasındaki kudret, hikmet ve merhamet eli ile birlikte görmek gerekir.
Allah-ü Teala, hiç kimseye kaldıramayacağı bir yük yüklemez. Ve bu örnekte olduğu gibi mesela hasta yakınına bakmaktan imtina ederek rahat edeceğini zannedenler büyük bir yanılgıya düşüyorlar.
Zira kime hayat verilmişse ona iki şey mutlaka verilecektir. Biri rızık diğeri ise imtihan.
Mezarlıklar konuşabilseydi, bir imtihandan kaçarken daha ağırına yakalanan nice öyküler anlatacaktı. Bir iyiliğin hayrı ise, onu minnetsiz, şikayetsiz yapmak ve bunun karşılığını insanlardan değil yalnız Allah`tan beklemekle tamam olur.
Sırf lillah için, Rabbimizin mağfiretini, yakınlığını ve muhabbetini kazanmak için bir hastaya bakmak, hele de bu hasta anne baba, kayınvalide ve kayınbaba gibi bir yakın ise sevabını Allah`tan başkasından beklemez.
Bediüzzaman`ın herkesin okuması gereken meşhur Hastalar Risalesi diye ilaç gibi bir risalesi var. Orada hasta bir yakına bakmakla ilgili şunları kaydeder. “İhtiyarlara bakmak ise; hem azim sevab almakla beraber, o ihtiyarların ve bilhassa baba ve anne olsalar, dualarını almak ve kalplerini hoşnud etmek ve vefakarane hizmet etmek hem bu dünyadaki saadete, hem ahiretin saadetine medar olduğu rivayet-i sahiha ile ve çok vukûat-ı tarihiye ile sabittir. İhtiyar baba ayrıca annesine tam itaat eden bahtiyar bir evlad, evladından aynı vaziyeti gördüğü gibi; bedbaht bir evlad eğer ebeveynini rencide etse, azab-ı uhreviden başka, dünyada çok felaketlerle cezasını gördüğü, çok vukuat ile sabittir. Evet ihtiyarlara, masûmlara ve yalnız akrabasına bakmak değil; belki ehl-i iman (madem sırr-ı iman ile uhuvvet-i hakikiye var) onlara rast gelse, muhterem hasta ihtiyar ona muhtaç olsa, rûh u canla ona hizmet etmek İslamiyet`in muktezasıdır(gereğidir).”
Siz, kayınbabanıza bakarken eltilerinizin dediği şeyler sizin eriştiğiniz makama karşı bir çekememezlik belirtisi gibidir. Şeytanın da sizin aldığınız sevaba karşı vesvese ve tahrik ile boş durmayacağını da bilmeniz gerekir. Siz sadece kayınbabanıza bakarak ailedeki sorumluluğunuzu yerine getirmiş olmuyorsunuz. Siz aynı zamanda toplumun da sigortası hükmündesiniz.
Ve bu yaptığınız fedakarlık size şu anda rızıkta bereket, genişlik, çocuklarda başarı, ailede ağız tadı ve huzur, gelecekte ise size sıhhat, afiyet, güzel akıbet ve salih evlatlar olarak geri dönecektir. Yalnız asıl karşılık ebedi alemdedir. Çünkü siz, bir gün ve bir defa dua almıyorsunuz. Her gün sürekli makbul dua alıyorsunuz.
Dua bekleriz.