Eskiden mevzu daha iyi anlaşılsın diye, ahvalin zıddına farzı muhal diye başlanan misaller verilirdi. Bu usül asla terkedilmemeli.
Tabi konu kritikse maazallah, hafizanallah, el iyazü billah ve haşa gibi ilaveler de unutulmadan..
O zaman başlayalım..
Farzı muhal, şu anda Türkiye’de dindarlar yönetimde olmasaydı İslam düşmanlığının sembol isimlerinden ölmüş bir kadına hükümetin bakanı rahmet okur, imam, cami avlusundadinsizliği sabit olan o meyyitin cenazesini kıldırır öyle gömülürdü.
Maazallah Türkiye’de İslamcı(!) diye nitelenenler iktidarda olmasaydı, Kemalizm, olmazsa olmaz temel disiplin kabul edilir, tüm eğitim kademelerinde çocuklar buna göre yetiştirilir, hukuk buna göre dizayn edilir, her şeyin çaresi bunda aranırdı.
Sözgelimi Türkiye’de halkın kahir ekseriyeti inanç özgürlüğünü savunan tarafı tercih edip de kendinden gördüklerini seçmeseydi, şu anda CHP’nin kurucu başkanını saygıyla anmak asla CHP’ye bırakılmaz, bunu herkesin yapması adeta zorunlu hale getirilir, “onu sevmiyorum” diyenler sorgusuz sualsiz derdest edilir, hapse tıkılırdı. Gerçi Milli Eğitim Bakanı da saygıyla andıktan sonra CHP’nin geçmişinden bir iki olumsuz örnek verir ve denge sağlanır alkışlarla herkes yerine oturur yoluna devam ederdi.
Hafizanallah, Türkiye’de dine saygı duyanlar devletin başında olmasaydı, TV’lerde gündüz kuşağı adı altında en rezil magazin programları olurdu, sosyal medyada, internette özgürlük gerekçesiyle toplumun her türlü bozulması için çabalayan herkes serbestçe ifsadını yapar, fitnesini yayardı. Sonra ailenin ortadan kalkmakta olduğu fark edilince, feminist politikalara daha da hız verilir, çöküş daha da çabuklaştırılırdı.
Çok şükür ki, iti değil de insanı esas alan idareciler var. Yoksa sahipsiz sokak köpekleri için üç beş soytarı ve mama tüccarından korkanlar sayesinde bir takım kıytırık etkisiz formalite yasalar çıkarılır sonra köpekler, sokakta bulduklarını parçalamaya devam ederdi.
Ya bir de faizin haram olduğuna inanmayanlar ekonomiyi kontrol etseydi, Allah muhafaza bu durumda dünyanın rekor faizi ile dini sosyal hayatın dışına iten laiklik sayesinde acayip dürüst hale gelmiş olan esnaf ne adamakıllı alabilir ne satabilirdi.
Bir de ironi içermeyenler var:
Düşünsenize, Gazze’de on dördüncü ayına giren soykırım olmasaydı, İslam aleminin bu kadar bencil, bu kadar egoist, bu kadar korkak, bu kadar duyarsız, bu kadar umursamaz, bu kadar samimiyetten uzak, bu kadar kof yığınlardan oluştuğu, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyerek kabuğuna çekildiği, öğrenilmiş çaresizlikle zalimleri kutsadığı tam anlaşılmayacaktı.
İklim için, pandemi için, spor için, eğlence için ve daha ıvır zıvır ne kadar boş beleş şey varsa müslüman ülke liderleri onlar için biraraya gelip tez elden kararlar alırken, mesele İslamın şiarları olunca, mazlumları, mustazafları olunca hassaten Filistin ve Gazze olunca kınamanın ötesinde hiçbir adım atmayacaklarına, asla bunun için aralarındaki çıkar ihtilaflarını bir kenara bırakmayacaklarına kimse inanamayacaktı.
Artık hiçbir şey hayal kırıklığı değil, bu kadarı da olamaz değil. Suud şeysi, yarın Mekke ve Medine’nin haremini tamamen kaldırdığını açıklayabilir. Mescid-i Aksa’ya müslümanların girişi tamamen yasaklanabilir.
Türkiye’de de kemalizm ile tamamen amel etmek mecburi hale getirilebilir.
Olamaz dediğiniz ne varsa hepsi olabilir yani.
Tövbe estağfirullah.