Eşinin mutfak, temizlik, çocuk bakımı ve vesveselerinden bunaldığını söyleyen okuyucumuz şöyle soruyor:
Evlendiğim yıllar İslami şuura sahip değildim. Bir kızla iki yıllık flörtten sonra evlendik. Dört yıldır evliyiz. Evlenmeden önce kızı melek zannediyordum. Ama evlendiğimizin ikinci günü öyle olmadığını anladım, düzelir diye bekledim. Ama dört yıl oldu, düzelmeyi bırakın şu anda onun yüzünden cinnet geçiriyorum, kendisine karşı şiddete başvuruyorum, psikolojim bozuldu.
Eve geldiğimde, neredeydin, kimlerle görüştün, neden şu faaliyete katılıyorsun, neden sen? gibi ardı arkası kesilmeyen soruları önce normal karşıladım ama o vesveseli tavrını hep artırdı. Yemek yapmıyor ve bunun öncesinde ne market ne pazar alışverişi hiçbiriyle ilgilenmiyor, para da veriyorum almıyor.
Evde her şey dağınık, kirli, ama onun umurunda değil, üstüne başına hiç dikkat etmiyor, iki çocuğumuz var, onlarla da hiç ilgilenmiyor, sürekli bağırıyor, çocuklar ancak babaanneleri geldiği zaman doğru dürüst bir şey yiyorlar. Bir şey söylediğim zaman, beni suçluyor, çevredekilere beni kötülüyor. Sorunlarımızı çevremdeki arkadaşlarıma anlatıyorum, sabret diyorlar, ama artık kaldıramıyorum, ayrılmayı düşünüyorum.
Soru öyle uzun ki, buraya az bir kısmını alabildim. Çünkü devamında sorunlarını anlatmak için meşhur bir hocaya gittiklerini onun da eşini azarladığını, psikoloğa, aile danışmanına vs. gitmedik yer bırakmadıklarını belirtiyor..
Gelinen noktada iliklenen ilk düğmenin yanlışlığı ile değil, çözümün mümkün olabilirliği ile ilgilenmek daha doğrudur. İki taraftan birinin diğerine böyle her açıdan suçlamalarda bulunduğu örneklerde karşı tarafı dinlemeden kesin bir kanaate ulaşmak adalet, insaf, vicdan ve hak hukukla bağdaşmaz.
Şu ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler bu tür durumlarda Allah`tan sabır isteyenlere yardımcı olacaktır: “Onlarla(o kadınlarla), güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sizin hoşlanmadığınız şeyde Allah çok hayır kılmış olabilir.”(Nisa Suresi 19)
“Aranızdaki iyilik ve ihsanı unutmayın”(Bakara 237)
“Affeder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şüphesiz Allah da çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”(Teğabün Suresi 14)
“Mümin bir erkek, mümin bir kadına hoşuna gitmediği bir huyu sebebiyle kızmasın. Bir huyundan hoşlanmasa bile belki başka bir huyu hoşuna gider.”(Müslim, 1469).
Sahabeden biri Peygamber Efendimiz`e(sav) şöyle bir soru sordu: “Ey Allah`ın Resulü, hanımlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir?” Efendimiz(sav): “Yediğinden ona yedir, giydiğinden ona giydir, yüzüne vurma, kötü söz de söyleme. Dargın olursan da sadece evin içinde olmak şartıyla ondan uzaklaş(evi terk etme)”(Ebu Davud 2142) buyurmuştur.
Yine bir hadis-i şeriflerinde de, “Kadınlar hakkında birbirinize hep hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hiçbir şekilde dümdüz olamaz. O kemikten, ancak olduğu haliyle yararlanabilirsin. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın. Onun kırılması demek eşinden boşanmak demektir.” (Buhari, 3153, Müslim,1468)
Büyük alim İmam Gazali şöyle diyor: “Kocanın karısı ile iyi geçinmesi, ona karşı güzel ahlakla muamelede bulunması, kadının hakkıdır. Burada güzel ahlak, kadına eziyet etmemek değil, onun eziyetine tahammül göstermektir. Resulullah`ın(sav) yolundan giderek kadının taşkınlık ve öfkesine karşı halim selim davranmaktır.”
Burada soruyu soran okuyucumuzun ve eşinin ailesinden bir hakem iki tarafı da dinlemelidir, hem bu dinleme ve müzakereler, kopuş hangi tarafta hızlı ise bunu yavaşlatana kadar sürmelidir.
Okuyucumuzun çevresindekiler, evet boşanma durumunda iki çocuğun yaşayacağı dramı, anlatılan sorunların öyle yıkıcı boyutlarda olmadığını, kadına ev işinde düşünülecek bir yardım ve destekle problemin azalacağını vs. düşünerek sabır tavsiyesinde bulunmaya devam ederlerken aynı zamanda daha fedakar ve yakın olmalıdırlar.
Dua bekleriz.