Özkan Yaman

Asayiş berkemal(mi)?

15.02.2017 07:51:00 / Özkan Yaman

Sultan Abdülaziz`in son yıllarında Musul ve Bağdat gibi illerde cinayet, yaralama ve hırsızlık gibi suçlarda büyük artma görülür. Bu karışıklıklardan çevre bölgeler de olumsuz etkilenir.

Makamlarını muhafaza derdinde olan dönemin idarecileri ,kötü gidişatı İstanbul`dan gizlemeye çalışırlar ve padişahın da okuduğu Vilayet gazetesine her baskısında şu şekil manşet attırırlar:

"Saye-i asayiş-vaye-i padişahide ,vilayetin her bir tarafında emn-ü asayiş berkemaldir.."

Yani, ‘Padişahın şahane idaresi altında, vilayetimizin her tarafında asayiş ve huzur hakimdir.`

Yine bir defasında Bağdat karışır, şehirde büyük bir kargaşa çıkar ancak gazete haberlerinde böylesine büyük olaydan bile bir satır söz edilmez.

Bu kadarına dayanamayan bölgenin ünlü şairlerinden Kerküklü Şeyh Rıza Efendi, dayanamayıp şu beyti yazarak gazeteye gönderir. "Katl ü nehb-i eşkiyadan millet oldu payimal, emn-ü asayiş yine, elhamdülillah berkemal!!"

‘Eşkıyanın cinayet ve yağması yüzünden millet ayaklar altında kaldı ama Allah`a şükür asayiş yine de sağlanmış durumda.`

İslamcılıkları kendilerinden menkul nevzuhur akredite medyaya bakınca memlekette asayiş berkemal, ama ah şu dış güçler yok mu şu dış güçler, küresel aktörler, üst akıl, tek sorun onların tuzak ve oyunları..

Memlekette bir günde gerçekleşen adi hırsızlık vakalarının haddi hesabı yok, ama görülmeye değer bulunmuyor, gündem yapılmıyor, ciddi bir çözümden filan bahsedilmiyor, caydırıcı cezalar verilmiyor, sonuçta insanların birbirine karşı güvensizliği artıyor, mağdurlar çaresiz bırakılıyor ve bu bir çok bireysel ve sosyal marazı tetikliyor.

Her türlü dolandırıcılık almış başını gidiyor, öyle ki ortalıkta, iyi niyeti suiistimal ile telefonla ve satıcı veya alıcı kılığında dolandıranların sayısında dehşet verici bir artış var. Ancak problemin boyutları sanki sadece haber bültenlerine çerez olacak kadar küçük sanılıyor, çünkü algı öyle oluşturuluyor.

Ticarette karşılıksız çek senetten  tutun, borcu azaba çevirme, işi veya malı teslim etmek yerine adres değiştirme gibi türlü türlü bozukluklar ayyuka çıkmış ama adeta, gören yok.

Bir yanda nikah dışı beraberlikler ve bunun yol açtığı boşanmalar, aile içi şiddet ve kopuşlar. Öte yanda evlenememekten şikayet eden gençler.

Bir yanda sınav kazanmak için yıllarını, enerjilerini ve yeteneklerini yıllarca erteleyip kilitleyenler, öte yanda üniversite mezunu işsizler ya da başka alana sürüklenip boşuna bitirilmiş fakülteler..

 ‘İnsanlar helak oldu, insanlar helak oldu` diye felaket tellallığı yapmanın ne demek olduğu malum da, haydi ‘evime hırsız girdi, karakola da gittim boş, bu kapıdan yakalayıp öbür kapıdan bırakıyorlar, çaldıkları da cabası` diyenleri dizi filmle mi teskin edeceksiniz yoksa pembe tablolarınızla mı siz karar verin.

Güven ve itimadın bu kadar zedelendiği bir yerde siz toruna bakan anneanne veya babaanneye maaş vermek gibi kaş yapayım derken göz çıkaracak uygulamalarla aslında fabrika ayarlarını bile bozmuş oluyorsunuz.

Halihazırdaki ahlak erozyonuna karşı acilen daha köklü, daha gerçekçi ve daha somut adımlar atılmalı. Buna siz ister İmam Rabbani hazretlerinin iman ihlas amel formülü deyin, ister Üstadın sanat marifet ittifak üçlüsü deyin güçlü bir vizyonla ve ivedilikle bir ıslah seferberliğine ihtiyaç var.

Ahlakın tezyini; evvela adına tarikat, cemaat, kanaat ehli denilen sivil ellerin maharetine mebnidir ancak devletin teminatı altındaki hukuk, müfredat, kolluk, ekonomi, siyaset, idare, takip, tedbir gibi intizam manzumesi hikmetli işlemeli ki, gönüllü çabalar netice versin.

Küfran-ı nimetten istiaze ederiz. Zira mevcut demde, Çoban Sülü`ye ‘kurtar bizi baba` diye bağıracak kadar zorda olan yok. Ama sadedinde olduğumuz mevzu ahlaktır. Anayasa değişmesine değişsin de, ne diyor Napolyon; “AhIâk oImayan yerde, kanun bir şey yapamaz.”

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar