Seçimlerden önce de sonra da hedeflerinde aynı isim var. Öyle ki, mezkûr hedef, geniş yelpazeden birçok kesimi birbirine bağlıyor. Sadece kendi başlarına gelen uğursuzluğu değil havaların bu sene fazla sıcak olmasından tutun, Hopa`daki sel felaketine kadar her musibeti de Erdoğan`ın varlığına bağlayıp rahatladıklarını düşünüyorlar.
Gülen grubu bu işi tabi çok daha ileri boyutlara taşımaya devam ediyor. Neredeyse tüm ayet ve hadislerdeki negatif kişilik ve tavırların hepsini Erdoğan`la tefsir etmek kesmiyor, İslâm tarihindeki tüm olumsuz karakterleri de Erdoğan`la betimleyince, Allah`ın, O`na karşı kendilerinden yana olduğuna dair imanları(!), ilmel yakin seviyesine ulaşıyor.
Ve tesirini artırmak için patlayıcılara eklenen çiviler gibi dedikodu balonları, şişirilip şişirilip ellere tutuşturuluyor. Sonra ‘buldum` deyip sevincinden dışarı fırlayan mecnun kâşifler gibi, parçalarını birleştirdikleri puzzleleri bedava dağıtıyorlar: “Tabi ya, ‘ocaklarına ateşler düşsün` dememiş miydi? Bakın, Erdoğan o görevde kaldığı sürece ocaklara düşen ateş de artıyor.”
Hani ABD`deki Evangelist Hristiyanların ilginç bir inanışları vardır. Onlara göre, Mesih`in yeryüzüne inmesi için iyi ile kötü arasındaki savaşın yıkımları çok yüksek boyutlarda olmalı. Büyük şeytanın bu inancından rol çalar gibi bir halleri var. Adeta şöyle diyorlar: ‘ Geçmişte Amerika`nın, bizim çocuklar diye sahiplendiği 12 Eylül cuntası, nasıl ki, darbelerine gerekçe olsun diye, ülkedeki kaos ortamını seyrettiler, beslediler ve körüklediler. Bugün de hedefimizdeki şahıstan kurtulmanın tek yolu var. Asker sivil demeden rastgele katleden, her tarafı yakıp yıkan malum güruha doğrudan ve dolaylı olarak destek olmak. Seçimlerde yine onlara oy istemek. Tahrip güçlerini artırıp, ortak düşmanımızdan kurtuluşumuzu hızlandırmak. Ve böylece Hazret`in gelişini hızlandırmak.
Hdp`ye göre her şey gayet açık. Kendilerine göre şu anda (iki devlet arasında) bir savaş var ve bu savaş devletin değil sarayın yani, saraydaki zatın tek başına istediği ve devam ettirdiği savaş. Yine onlara göre, Erdoğan`ın şahsi kaprisleri bozmasaydı, bir iki hafta içinde çözüm süreci sineması, mutlu sonla bitecekti. Şu anda da her iki tarafın öldürdükleri herkes, O`nun yüzünden öldürülüyor. Aslında dağdakiler, Kandil`de yerlere izmarit atmayacak kadar, doğa dostu şirin varlıklar iken, sırf O`nun yüzünden, agresif davranmak zorunda kalıyorlar ve her biri, kandan ve baruttan nefret eden barışçıl kumrular iken, bir türlü silahı bırakamıyorlar. O, ‘her vadiyi sularla doldurun, ben gelip askerlerimle deniz tatbikatı yapacağım` diye emrettiği için, amacı sadece özsavunma(!) olan hevaller, o barajlara operasyon(!) yapmak zorunda kalıyorlar.
Hem dedikleri aynen şu: “Geçen seçimlerdeki sloganımız; ‘Seni başkan yaptırmayacağız` idi ve bunu başardık ama görüyoruz ki, senin hiç bir şekilde devletin bir köşesinde yer almaman gerekiyor. Ancak o da olmaz, çünkü çocukluk yıllarında olduğu gibi simit satsan, ya da gençliğindeki gibi sahalarda top koştursan yine bir şeyler karıştırırsın. O yüzden senin İmralı`da, İmralı`dakinin de sarayda olması gerekiyor. Eh, 1 Kasım seçimlerindeki sloganımızı sanırım anladın: “Seni mahkûm edeceğiz.”
Chp`nin yaklaşımı da aynı böyle. Yalnız onlar şunu da ekliyorlar: “Bu Erdoğan artık Mustafa Kemal`den fazla konuşuluyor, halk, iki ulu öndere inanmaya başladı, bu büyük bir şirktir.”
Son ayda birkaç kez ofsayta düşen Mhp`nin ki ise, tam püskevit tadında: Çözüm diye süreç başlatıp ikide bir devletin Kürt politikasını eleştirmesi, Barzani`ye gülümsemesi, Kürdistan demesi, Kürtçe kanal açması, Kürtçeyi seçmeli ders yapması filan yetmezmiş gibi Andımızı da kaldırdı ya. Bunlar öyle cürümlerdir ki, kişiye özel bir kanun çıkarılıp Erdoğan idam edilmeli. Hem geçmişte koalisyon ortağı iken ABD`nin kendilerine niye teslim ettiğini anlamadıkları şahsı asamamanın da acısı geçmiş olur.
Ama düşmanlıkları Erdoğan`ın şahsına gibi gözükse de, durum çok farklı. Çünkü paralel denilen yapı daha üç yıl öncesine kadar O`nu yere göğe sığdıramıyordu. Leyla Zana, daha üç yıl öncesinde ‘bu meseleyi sadece Erdoğan çözer` diye methiyeler düzüyor, Hdp cenahı ise, şimdilerde çok pişman olsa da, meşhur Gezi olaylarında uslu çocuk rolüne bürünüyordu. Chp ise, mesela, Erdoğan`ın 14 Eylül 2011 tarihindeki Mısır gezisinde, ‘Size laik bir anayasa tavsiye ediyorum` sözünden çok memnundu. Hem Mhp`de, Erdoğan`ın daha dört ay önce Balıkesir`de söylediği; “Kardeşim ne Kürt sorunu? Artık böyle bir şey yok. Kardeşim neyin eksik senin?” sözünden de az memnun kalmamıştı hani.
Evet maksat başka. Seküler olmayan bir kişinin uzun süre devletin tepesinde durup mevcut rejimin normlarına müdahale riskinden ve can simidi gibi sarıldıkları Kemalizm`in yara almasından korkuyorlar. O yüzden ‘One Minute` diyorlar.