Özkan Yaman

“Hur bajo, kur bajo, pir bajo, ga ji meeşine”

21.03.2014 10:15:00 / Özkan Yaman

“Hûr bajo, kûr bajo,  pir bajo, ga jî meêşîne”

Çok hoşuma giden Kürt atasözü. Yani, “İnce sür, derin sür, çok sür, ineği de yorma.” Şu an ülkedeki süreçte herkesin kendisine bir pay çıkaracağı güzel bir söz.

Şöyle bir manzara hayal edin: Etrafınızda kıldan ince kılıçtan keskin bir sürü köprü var ve bunlardan sağ salim karşıya geçmekten başka seçeneğiniz yok. Ahiretteki sırat aslında önce dünyada geçiliyor. Dünyadaki sırat köprülerinden geçme azminiz, gayretiniz, hızınız veya dikkatiniz ahirette nasıl geçeceğinizin de ipuçlarını veriyor.

Devletin tepesinde gitgide derinleşen ve anahatları iyice belirgenleşen bir “cold war” (soğuk savaş) var. Taraflardan biri yıllar boyunca dini aidiyetle yoğurduğu kitlesine, diğeri ise kendisine inanıp defalarca oy vermiş halk tabanına güveniyor.

Daha açık söylemek gerekirse bir tarafta; etkili vaazlarla, kitap, dergi, gazete gibi yayınlarla, herkesin hazzını tadacağı fedakarlıklarla aidiyet kazandırılan organize güç sahibi nev-i şahsına münhasır bir lider hoca var. Karşısında ise etkili hitabetiyle, gerçekleştirdiği ve planladığı projelerle, kararlı ciddi ve karizmatik performansıyla elinde tuttuğu devlet aygıtına hükmeden dünyaya malolmuş bir lider siyasetçi var.

İkisinin de ellerinde tutmaları gerektiğini düşündükleri ortak husus, aslında liderlikleridir. F. Gülen, liderliğini seçimlerle elde etmedi. Ancak bu liderliğin -fazla insaflı olmayan bir takım komplo teorilerini atlarsak- kendisine manevi mevhibeler ve seçilmişlik atfeden kemik bir kitle tarafından verildiğini söyleyebiliriz. “Şeyh uçmaz mürid uçurur” sözündeki gibi, her sözüne ve davranışına hikmet, keramet, feraset ve basiret yüklemeyi, cemaatle kendi arasındaki bağın gereği gören ve imanını, ibadetini, kişiliğini kendisine borçlu gördüğü için liderliği sorgulatmayan merkezi yapı, bu liderliğin bizzat ilahi bir seçim olduğuna inanıyor. Yani açık ifade etmeseler de lideri Mehdi kabul ediyorlar ve bunun aksini düşünmüyorlar. Dolayısıyla bu liderliğin oylanması söz konusu olamaz.

İşte kıldan ince kılıçtan keskin köprü, burada karşılarına çıkıyor. Çünkü yukarda bahsettiğimiz liderlik; cemaat, tarikat veya İslami grupların doğası gereğidir ve tasavvuftaki velayetin anlattığı hakikattir. Bu kişinin hata yapması durumunda, iki paradoks ortaya çıkıyor. Birincisi; onun her söz ve hareketine hikmet atfeden merkez yapının nasıl ikna olacağı, ikincisi de hocaefendilik makamının nasıl el değiştireceği veya bunun nasıl mümkün olacağı?

Bu, aslında kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüdür ve her ne kadar akla, hemen “Allah`a isyanda kula itaat yoktur” ve “belirleyici olan şuradır” gibi  ilkeler gelse de, sadece lideri değil kitleyi de kaderiyle yüzyüze getiren noktadır. Bakalım bu köprüden nasıl geçecekler?

Öte tarafta Erdoğan`ın liderliği tamamen rasyonel sebep sonuç zincirlerine bağlı ve kaygan bir zeminde duruyor, daha doğrusu kıldan ince kılıçtan keskin bir sıratta duruyor. Görünüşte zahiri bir takım fanatik taraftarlar ya da menfaatçiler olsa da diğer tarafta olduğu gibi her sözünde veya hareketinde ciddi hikmetler arayan bir merkez yapı yok.

Hem de Erdoğan`ın liderliği seçimlerde kullanılan oylara bağlı.  Yani bir taraftaki lider için seçim, sözkonusu bile edilmezken diğer taraftaki lider için tek yol seçim. İşin garip tarafı Erdoğan`a diktatör benzetmesi yapanlar bu ithamla, seçim üstü olmaya başladığını iddia etmiş oluyorlar ki, bu da ilk tarafın liderliğini savunmak anlamına geliyor. 

Öte yanda ise, siyaset sahnesine yeni çıkan ve  sadece bölgenin değil, tüm Türkiye`nin hatta Avrupa`nın da gerçeği haline gelen HÜDA PAR çevresi. HÜDA PAR`ın sırat köprüsü tabi ki önüne çıkarılan suni engeller değil.

Öyle görülüyor ki onlar için kıldan ince kılıçtan keskin olan sırat, kendilerine verilen nimetlerin şükrünü eda edip etmedikleri korkusu. Yani ince, derin ve çok sürüp ineği de yormadan şükredebilmek..

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar