Sayın Başbakanın her kesimin sahibi olduğunu ima eden en son sözlerinden biri de bu idi.
Yalnız öyle görülüyor ki operacı ve baleciler, Erdoğan`ın bu sözlerinden de fena rahatsızlar. Erdoğanın da kendileri gibi net olmasını istiyorlar.
Yalnız öyle görülüyor ki operacı ve baleciler, Erdoğan`ın bu sözlerinden de fena rahatsızlar. Erdoğanın da kendileri gibi net olmasını istiyorlar.
Aslında son haftalarda yaşanan olayların düğüm noktası, tam da burası. Yok, arap baharının bir deneme tatbikatıydı. Yok, seküler dalganın reaktif gücüydü. Yok, neo-Osmanlı başbakanın padişahlık hevesiydi. Yok, Pensilvanya`nın bol iğneli ‘kibir ve ucub` vaazlarıydı. Yok, faiz lobisiydi. Çözüm sürecini istemeyenlerdi, falan filan. Tüm bunlar bir yana, bu olaylardan İslami kesim adına pek de ders çıkaran olmadı. Konuşanlar, Ak Parti`nin on yılda ülkeyi nasıl kalkındırdığını bu olaylar vesilesiyle daha bir hamasetle anlatma imkânı buldular ki söyledikleri elhak doğrudur.
Öte yandan, bizzat hükümet yetkililerinin defaatle ifade ettikleri gibi kalkınmadaki başarının mülkün temeli olan adalat noktasında gösterilemeyişi, daha temel bir etkendir.
Evet milletin malına trilyonlarca zarar veren ve akademik, ekonomik, sanatsal bir takım ünvanları da bulunan çapulculardan, ayyaşlardan, fahhaşlardan, nebbaşlardan, vandallardan kısaca bilumum şehir eşkiyalarından özür dilediniz. Keşke aynı özrü, başörtüsü taktığı için kapıdan kovduğunuz, okul okul sürgüne gönderdiğiniz, sınıfta tek başına bırakıp yabani muamelesi yaptığınız ve anne babalarına hapis cezaları verdirdiğiniz ilköğretimde okuyan kız çocuklarından daha da önce dileseydiniz. Gerçi onların kaale alınması için popüler medyaları olmalıydı? Ünlü bir takım artistler onları desteklemeliydi(!) Siz o yüzden onları lokal ve basit olarak gördünüz ve özür dilememekten değil, dilemekten korktunuz. Peki, kimden korktunuz? İşte şimdi kendilerinden özür dilediğiniz malum güruhtan…
Başörtülü kadının üzerine idrarını yapacak kadar, camiye ayakkabılarla girip içki içecek kadar derk-i esfel eylemiş, hayvanlardan çok çok daha aşağı bir takım çukur varlıkları muhatap olarak kabul ettiniz, makamınıza alıp onları anlamaya çalıştınız. Keşke onlardan önce şu memleketin asli değeri olan İslam`ı yaşamaya ve yaşatmaya çalışırken akıl almaz mağduriyetlere, engellemelere uğratılan insanları da daha önce muhatap alsaydınız. Gerçi onları muhatap almanız için taş ve molotof atmaları gerekirdi, haftalarca canlı yayında yakıp yıkıp şov yapmaları gerekirdi. Peki, bu ülkenin çapulcu gerçeğini kabul edip onlarla çok sıcak bir havada görüşürken bu ülkenin mesela mustaz`aflar diye bilinen gerçeğinden neden korktunuz. Evet, mustaz`afları görmezden gelirken birilerinin mahalle baskısından çok ürktünüz. İşte şimdi o ürktüğünüz kişilerle pazarlık peşindesiniz.
İslami gördükleri kişiliğinden ve bir takım söylemlerinden dolayı her tarafta, Başbakana ve ailesine ağza alınmayacak kadar edepsiz küfürler sarfeden ortalık çocuklarına bırakın herhangi bir ceza vermeyi affettiniz, duymazdan geldiniz. Keşke onlardan önce, sırf ‘Rabbimiz Allah`tır` dedikleri için akıl almaz zulümlere, tutuklamalara ve hapis cezalarına çarptırılan mazlumların niçin ceza aldıklarını bir araştırma lütfunda bulunsaydınız. Peki, kimden çekindiniz? İşte bugün size küfredip alay edenlerden... Gerçi laik devletin asıl sahipleri aşırı dinci(!) Müslümanlar değil, aşırı dinsiz bir takım laikler olunca korktunuz.
Ve şimdi opera da yapılacak diyorsunuz. Öyle ya siz böyle deyince, onlar size karşı ne kadar da yanlış yaptıklarını anlayacaklar ve yola gelecekler(!)
Elhasıl asıl ders şudur:
“Sen onların dinlerine uymadıkça ne Yahûdiler ne de Hıristiyanlar senden râzı olmazlar. ‘Asıl doğru yol, Allâh`ın yoludur` de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, andolsun ki Allah`tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı olmaz.”(Bakara: 120)