6-8 Ekim Olayları üzerinden değil dokuz sene dokuzyüz sene de geçse izleri unutulmaz.
Biz bin dört yüz elli sene önceki acıları çileleri unuttuk mu ki daha dün gibi yakın yaşanmış bir katliamı unutalım.
Şehidler “diri” olmasaydı, mekanın şahitliği, vaktin şahitliği, davanın ve şahsı manevinin şahitliği de kalplerde ölürdü belki.
Mevzu öyle sıradan, haybeden basit bir olay değil ki.
Göklerde ve yerde ne varsa kendisine müsahhar kılınan insanın değil, itaat ve ihlasıyla ispatlı imanına genişliği gökler ve yer kadar olan cennetlerin var edildiği, vaad edildiği müminlerin canına kast ediliyor.
Hem de imanından dolayı, istikametinden dolayı, aidiyetinden dolayı, kurbanından dolayı.
Üstelik yukardan aşağı, şeytanların en irisinden, ayak altında dolananlara kadar hepsinin emriyle, talimatıyla, azmü cezmi kastıyla.
Daha Adem(as) yokken, melekler kıssanın dehşetinden haberdardılar, önceden bir şekilde izlediler.
Muhtemelen onlar da o zaman aynısını dediler:
“Hayır, bu kadar da olmaz. Bir insan bunu kendi cinsinden olana da başka bir canlıya da yapamaz.”
Emir, takdir ve hüküm konusunda itaatten başka bir özellikleri olmayan melekler, ciğerleri parçalayan bu hadise(ler) karşısında -temsilde hata olmasın- adeta dayanamayıp bir nevi; “Ya Rab! Yaratma ki o feci olaylar olmasın” der gibi kendilerini tutamayıp söze girerek:
“Bunun neslinden birileri kan dökecek, bozgunculuk yapacak” dediler.
Biz Reci Vakasında, Bi’ri Maunesinde Hz.Muhammed(sav)’in ashabının uğradığı ihanetleri ve ardında katledilen canları nasıl anlatıp dersler çıkarıyorsak, aynı şekilde Hz.Muhammed (sav)’in “kardeş”lerinin uğradığı kalleşliği de anlatıp dersler ve ibretler çıkarmaya devam edeceğiz.
Mesela; “Sakın, Allah'ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Sadece Allah onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim 42) gibi bir çok ayetin bu hadiseyle yeniden nazil olduğunu söyleyeceğiz.
“İnsan eğer insan olmazsa, şeytan bir hayvana inkılap eder.” sözünün ne kadar hakikat olduğundan bahsedeceğiz.
Hak Teala, “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü emreder.” (Nur 21) buyurduğu halde, küresel şeytanların izinde gidenlerin ne canavarca kahpelikler işleyeceklerini hatırlayacağız.
Ve öyle sadece belli zamanlarda da değil her Yasin Suresi okuduğumuzda, Habibi Neccar gibi, Urve b. Mesud gibi Yasin’in yadı düşecek hatimlerimize.
Ve her Kurban geldiğinde elindeki poşete yoksulun hissesi yerine canını koymuş yiğitler çalacak kapıları. Kim o denildiğinde “ben Riyad, ben Hasan, ben Hüseyin, ben Turan, ben Yasin” diye bir seçilmiş çıkacak Hızır niyetine..
Sonra her Fatiha’da “kendilerine nimet verilenlerin yoluna ilet” diye yalvarırken yeniden belirirler.
Ve onlar taa bulundukları cennetten bilerler bizi.
Ne zaman yese düşüp paslansa düşlerimiz, en pahalısından satın aldıkları servetten bilerler bizi.
Diyarbakır onlarla Diyaraltın olmuştur da, ne zaman sefer düşse beşinci hareme, Sur’lu sahabe ile sırran tenevveret bulurlar bizi.
Şimdi ateşin zılgıtıyla dövünsün nadan avare! Dizine vursun, gözüne dursun ki karanlığa yar olmadı sabah.
Mevla o aziz şehidlerin şefaatine nail eylesin.