Eşinin üniversite mezunu olduğunu, kendisinin ise ilkokulu bitirdiğini ve bunun, aralarında sorun olduğunu belirten beyefendi okuyucumuz şöyle diyor.
“Altı aydır evliyiz. Ben ticaretle uğraşıyorum. Hamdolsun maddi durumumuz iyi. Bir akrabamın kızı ile evlendim. İlahiyat mezunu ve şu anda doktora eğitimi alıyor.
İlahiyat deyince aklıma hep ilim, ibadet ve ahlak gibi şeyler gelirdi. O yüzden de ilahiyat fakültesi okuyan bir kızla evlenmek istedim. Akrabamın da kızı olunca güvenle evlendim. Normalde bir sorunumuz yok. Ancak konuşunca sanki açık vermeye başladı. Ben bir yorum yapınca aşağılayıcı biçimde gülüyor. İzah etmeye bile tenezzül etmiyor. Beni zırcahil, eğitimsiz, bilgisiz, avam, sıradan biri olarak görüyor. Bir konuda soru soruyorum. Geçiştirerek cevap veriyor.
Bazen bir hocasıyla, arkadaşıyla telefonda uzun uzun ders filan konuşuyorlar. Benimle ise sanki zaruret miktarı konuşuyor. Tamam kitap okuma alışkanlığım yok ama okumuş birinin hele de bu insanın eşiyse saygılı, edepli ve mütevazi olmasını beklerdim. Şöyle üniversite okumuş diye ukalalık yapan, bu yüzden kendini beğenmiş kişiler nasıl sevilir. Altı ay oldu, altı sene geçmiş gibi yoruldum, kırıldım, böyle nasıl devam edeceğiz bilmiyorum.”
Bu mevzuda maalesef bir kaç sitem ve şikayete daha muhatap olduk. Kızların okuması için bugün imkanların son derece iyileşmesi güzel bir gelişmedir. Ülkemizde kızların okumadaki başarısının erkeklere göre daha ilerde olması da önemlidir. Özellikle de İslâmi ilimler sahasında kız öğrencilerin çokça yükselmesine fırsat sağlanması, orta ve uzun vadede toplumun dönüşmesi için de oldukça ehemmiyetli ve lüzumludur.
Ancak, şu hakikati üniversitelerin kapılarına yazmak gerek: “Cennet, şöyle ilim tahsil etmiş, böyle unvan/kariyer yapmış kadınların değil annelerin ayakları altındadır.” Yani kadın için en yüce makam anneliktir.
Maalesef, aile dediğimiz ocak, insanı, üretimin makinesi, tüketimin öznesi gören maddeperest zihniyete kurban edilmek üzeredir. Bu batıl ve hasta anlayış, üniversite ve ilahiyat dahi olsa her şeyi kullanmaktadır.
Geleneğin üzerinden İslam elbisesini çıkarırken evvela ilim, ibadet, ahlak ve imanı birbirinden ayırmaya başladılar. Şimdilerde İslam`ı güya gayet iyi okumuş ama ibadetten, ahlaktan bihaber tuhaf bir Müslüman(!) tipi oluşturdular. Hadis-i Şerif, eş seçiminde “dindar” olanı tavsiye ederken, bu dindarlıktan tabi ki iman, ibadet, ahlak, ilim(marifet) hepsi anlaşılır.
Yara büyük ve derin, inşaallah daha da kronik bir hal almadan şifası bulunur. Yalnız okuyucumuzun evliliğinde bir husus atlanmış gibidir. Nedir o?
Tabi ki denklik. Çok göreceli olsa da dikkat edilmediği zaman probleme sebep olacak bir konudur denklik. Maddi olarak seviyesi yüksek olsa da tahsil olarak erkeğin kadından çok düşük olması, bünyesinde illâ ki bir sorun ihtimalini barındırır. Erkeğin tahsili yüksek olsaydı belki denklik için çok ciddi bir mesele olmazdı. Kadının kompleksli tutumları da üzerine eklenince iletişim hata vermeye başlamış.
Erkek, burada kendini sürekli ezilmiş görmek yerine onu onure edebilirse; sen daha iyi bilirsin derse, birlikte yürüyüşleri devam eder.
Biraz çaba gerektiren zahmetli bir yolculuk olacaktır. Güzel yönlerine odaklanmak ve yardımı Allah`tan beklemek icap eder.
Dua bekleriz.