Geçen gün dikkatimi çekti. İstanbul`da metro istasyonlarının birindeki İddaa reklamında şöyle yazmışlardı: “Hayatta ne heyecanlar var; ama İddaa heyecanı bambaşka.” Medyada aynı reklamın görsel versiyonlarını da görünce, ‘alan memnun satan memnun, bana ne` deyip geçemedim.
Bu mottoyu kim icat etti bilmiyorum; ama belli ki, onun da vicdanı rahat değil. ‘Bambaşka` diyerek bir şeyleri saklamaya çalışmış.
Mesela, bu tür kumar oynayanların yüzde 95,2`sinin ya işsiz, ya çok düşük gelir gruplarından olduğunu.
Mesela, bu çekilişlerin müptelası olanlarda çalışma şevki, aile huzuru, güvenilirlik, ibadet aşkı, kanaat, özgüven, irade gibi bir çok temel değerin yara aldığını, yani iddaa oynayan kimsenin kendisini aziz kılan tüm heyecanları kupon kupon koparıp tükettiğini..
Devletin kanunu ile oynatılan, vergilendirilen, ihale edilen, sayısal loto, at yarışı, milli piyango, iddaa gibi sayısı onu geçen ama adına şans oyunu, çekiliş filan denilen kara deliklere yine devletin bir kurumu olan Diyanet, açık bir şekilde kumar deyip haramlığına dair fetva verdiği halde mevcut hükümetin bunları özendiren, meşrulaştıran tavırlara seyirci kalışının izahı öyle çaresizlik filan olmasa gerek.
Yoksa, değiştirilmesi teklif dahi edilemez diye kutsanan anayasa metni içinde faiz alıp vermek, içki satmak, kumar oynatmak gibi maddeler de mi var?
Şimdi “devletimiz para kazansın da helalden mi haramdan mı önemli değil” düşüncesinde olanlara şunu sormak lazım. Bunu halk onaylıyor mu? Gerçekten referandum seçimlerinde olduğu gibi mesele net bir biçimde anlatılsa; “ey millet, bunun adı şans filan değil, ayet-i kerimede buyrulduğu gibi şeytan işi pisliktir, bu kumar illetinin her şekli, toplumu ifsad eden rezaletlerdir, bunları kaldıralım değil mi?” dense yüzde doksanlık bir kitle “evet” diyeceğine göre bu konuda herkes nasıl bir vebal altında olduğunu biliyor olmalıdır.
En azından sigarayı da komple yasaklamanın zorluğuna karşı, sağlığa zararı gerekçe gösterilerek yürütülen mücadelenin bir benzeri kumar araçlarına karşı da yürütülmez mi?
Kumar/çekiliş/kupon/fiş adı her neyse oynanan kağıt ve ekran üzerine, “ruh sağlığınıza, aile yuvanıza, gelirinize zararlıdır” gibi yazılar yazılabilir. Reklamı yasaklanabilir. Alan, zaman, yaş, miktar vs. sınırları getirilebilir. Herkesin göreceği yerde oynayanlara cezalar getirilebilir.
Kumar, uyuşturucu, içki, zina, taciz, faiz, sahtekarlık, hırsızlık, gasp, dolandırıcılık gibi ne kadar cürüm varsa hepsi birbiriyle alakalıdır.
“Reklamları ilgimi çekti, öylece önce iddaa, sonra loto, piyango derken kendimi kumar batağının içinde buldum” diyen kimseler bu kadar çoğalmışken ve uyuşturucu temin etmek için bu tür kumar araçlarına yönelen zavallılar da herkesin malumu iken, halihazırdaki gidişata nasıl seyirci kalınıyor, gerçekten anlamak zor.
Problem, sadece yılbaşı öncesinde, hocalara camilerden, “haramdır” dedirtilerek geçiştirilemez, çözülemez.
Sadece imamların, vaizlerin değil, siyasetçilerin, yazar çizerlerin ve akademisyenlerin de gençliği, nesli, toplum düzenini, geleceği ve ekonomiyi tehdit eden kumara karşı kararlı bir red tavrı içinde olmaları şarttır.
Bu hususta sessiz kalmak şöyle dursun, çok ciddi yazılı, görsel ve hukuki çalışmalar yapılmalıdır.
Başa dönersek, heyecanla iddaa arasında ters orantı olduğuna dair bir belgesel neden yapılmaz? İddaa oynadıktan sonra, elinde avucunda bir şey kalmadığı için ona buna el açan perişan gençler gibi piyango, loto gibi biletlerle hayatı zehir olan nice talihli(!)nin öyküleri işlense yeter.
Rabbim, herkesi bu kumar illetinden muhafaza eylesin. Amin.