Belki biraz absürd gelebilir ama aslında trafikte araç kullanabilmek için gerekli olan ehliyet düzenlemesinde olduğu gibi mahremiyet, namus, iffet, haya, terbiye ve adap gibi insana dair olmazsa olmaz temel vasıflarla ilgili yeterliliğe sahip olmayan kişilere kimlik de, diploma da, ehliyet de verilmemeli, verilmişse de geri alınmalı.
Benzerlerinde olduğu gibi üç gün önce Adana`da bir kız çocuğuna yönelik iğrenç saldırı, yine vicdanlarda derin bir yara açtı. Tiksinti veren bu türden adi vakaların istisna olması, meseleyi basitleştirmez.
Bu tür fiillere tevessül eden yaratıkların sadece idam edilmesi yetmez. İdam görüntüleri bütün televizyonlardan canlı yayınlanması gerekir.
Ancak bu da yetmez. Nüfusunun ekseri müslüman olan bir ülkede yaptıkları yayınlarla böyle tacizlere özendiren kim varsa, ister yazılı ve görsel medya diye geçinsinler, ister sosyal medya, hepsine bunun hesabı sorulmalıdır.
Devlet denilen aygıt, bu konuda bizzat aktif olması gerektiği gibi, diğer tüm problemlerde olduğu gibi sivil toplumu güçlendirmelidir.
Ve siz bakmayın öyle bir takım rezil, ateist, din düşmanı ve ahlaksız kesimlerin bu meseleye duyar kastıklarına. Bu esfel-i safilin odaklar, her türlü cinsi sapığın özgürce(!) haddi aşması ve cehennemlik fiillerin en alçakçasını işlemeleri için gece gündüz çalışıyorlar.
Bunların da kökleri kurutulmadıkça böyle acı olayların ardı arkası kesilmeyecektir. Kur`an, Peygamber(sav), İman, Aile, Müftü, Nikah, Namaz, Zekat, Hac denildiğinde kırmızı görmüş boğa gibi beyinlerine kan sıçrayan günümüzün kökten dinsizleri de susturulmadıkça böyle sapıklar üremeye devam edecektir.
Şehirlerin merkezlerini dolduran müstehcen reklam panolarından tutun, cinselliği sömürü aracı olarak kullanan kim varsa bunlar için de ciddi önlemler alınmazsa öyle maalesef kimyasal hadım filan da para etmeyecektir.
Tv dizileri, şovları hiçbir manevi değeri umursamadan edepsiz programlara devam ederken, şikayetleri sadece RTÜK`ün sınırlı bir takım kriterlerine havale edildikçe, bataklık sivrisinek üretmeye devam edecektir.
Sekiz yıl önceydi. Suudi Arabistan`ın Cidde şehrinde idik. Mısır`lı işçilerin Türkiye`den orada bulunan işçilere, “Fatıma” deyip güldüklerine şahit olmuştum. Meğer o dönem orada da izlettirilen “Fatmagülün Suçu Ne” dizisinden bahsediyorlarmış.
O dizilerle ekilenler bir gün biçilecekti. Bugün görmezden gelinenlerin etkileri de ilerde ortaya çıkacaktır. Allah beterinden korusun diyoruz. Daha ne diyelim.
Ve artık kitabın ortasından konuşma zamanı da gelip geçmektedir. İslamın adalet ve nezafeti altında yüzyıllarca huzur içinde yaşamış bir coğrafyanın bugünkü ahvali ile ilgili ciddi bir muhasebeye ihtiyaç var. Dinin devletsiz, devletin dinsiz bırakıldığı bir memleket, maddi refahı biraz daha arttığında yakın bir gelecekte Belçika, Hollanda Danimarka vd gibi olursa şaşmamak gerekir.
Namaza, Kur`an okumaya, camiye ve dini değerlere yönelik kendilerine ruh ve heyecan verilmeyen gençliğin başına gelecek felaketler laiklikle mi önlenecektir?
Müftünün nikah kıyma meselesi bile neredeyse ahlak düşmanı çevrelerin tepkilerine kurban gidecekti. Bu ülkenin gerçek sahibi olan müslüman yığınların kabul ve kanaatleri devletin her alanında kendini belli etmek zorundadır.
Ahlaksızlığın kaynağında imansızlık var, ibadetsizlik, gayretsizlik, himmetsizlik, ailesizlik, aidiyetsizlik ve kontrolsüzlük var.
Devletten kovulup camiye hapsedilen bir dini serbest bırakmadan ahlaksızlık illeti nasıl çözülecek? Fransızın, İngilizin uydurduğu ‘evrensel ahlak` masalıyla mı?
Elhasıl, savaşın, aç akbabalar gibi üzerimizde daireler çizmeye başladığı şu günlerde bile en büyük mücadele edepsizliğe, hayasızlığa ve ahlak düşmanlarına karşı verilmek zorundadır.