Böcek ve Çankaya ayrılmaz bir ikili on yıldır.
Hayır, Yaver Ali Yazıcı`dan söz etmiyorum.
Ancak bu böcek sahici böcek…
Öyle olsaydı editörden izin alır, siz okuyucularımın affına sığınarak “Çankaya`da İt” derdim ve sonra ite hakaret ettiğimden dolayı da tövbe ederdim.
Ancak demin dediğim gibi bu böcek sahici böcek…
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çankaya Köşkü ile Başbakanlık Resmi Konutu`nun bahçesinde ortaya çıkan “12 dişli kabuk böceği”ne karşı mücadele başlattı.
1960`tan beri var olan ve mücadele edildiği halde sonu gelmeyen böcek, kim bilir belki de bizim için bir mesajdır.
Altmış yıldır mücadele edildiği halde baş edilmeyen böcekten çıkarılacak ders FETÖ asalağından kurtuluşun kolay olmayacağıdır.
Bakanlık, böcekli alanlara kırmızı orman karıncaları bıraktı.
Çözüm olur mu?
Bekleyip göreceğiz.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Rusya Başbakanı`nın “önümüzdeki süreçte devletler bire bir savaşmayacak, devletlerin beslediği örgütler savaştırılacak” sözünü ciddiye almış olacak ki böceklere karşı kırmızı orman karıncalarını harekete geçirdi.
Bu çözüm sonuç verirse FETÖ`ye karşı da yeni bir mücadele yönteminin geliştirileceği kesin.
Yoksa bu yöntemle…
Asla…
Hemşirelerin Odasında Böcek
Bu böcek, Japon yapımı, USA girişli…
Amaç, dinlenme odalarındaki hemşirelerin görüntülerini almak…
Bu amacın altındaki amaç…
Biraz dublaj, biraz montaj ve mükemmel bir vasıta - şantaj…
Fetullahçı Terör Örgütü soruşturması çerçevesinde örgütle bağlantısı nedeniyle kapatılan Şifa Üniversitesi Hastanesi`nin ek hizmet binasında bulundu düzenek.
Düzeneği yerleştiren örgüt mensubunun bu işlemden dolayı yığınla sevap kazandığına, hele emir direk Pensilvanya`daki zattan gelmişse, cenneti garantilediğine inancı kesin.
Ancak unutulmamalı ki hiçbir zaman yanlış yoldan doğru hedefe varılmaz.
Hele yol kanalizasyon borusu ise varılan yeri siz bilirsiniz.
FETO SIKIŞTIKÇA BEDDUA KAPSAMINI GENİŞLETİYOR
Tarihler 21 Aralık 2013`ü gösteriyordu…
17 Aralık operasyonlarından tam dört gün sonra, 25 Aralık operasyonlarından dört gün önce... İki bayram arası evlenilmeyeceğine inanan Anadolu halkına, iki operasyon arası beddua seremonisi düzenlenmişti.
Örgüt, gücünün zirvesindeydi.
Peşrev sonrası dalışlar sonrasında yaylım ateşine başlamıştı.
Halkın beyninde soru işaretleri uçuşuyordu.
Ambargo, strateji, derinlikten yoksun kitlenin yüklü parayı anlamlandırması mümkün değildi.
Yavşaklarını salan örgüt lideri, gelecek zaferin yakın olduğuna inanmış olacak ki okyanus ötesinde doğal gazıyla beddua füzesini fırlattı.
Örgüt tabanı heyecandan küçük dilini yutacak durumdaydı.
İlahlaştırdıkları zatın her söylediğinin gerçekleşeceğine o kadar kani idiler ki sabah kalktıklarında “acaba Uzun Adam`a bir şey olmuş mu” diye ilk işleri ajanslara bakmak oluyordu.
Sonra karşılıklı göndermeler, füzeye karşı patriyot ve bedduaya karşı müminin silahı dua.
Derken 15 Temmuz İhanet ve Direniş filminin vizyona girişi.
Hizmetin hezimeti.
Ve son olarak “İhanetin Bedeli” filmiyle alçalan, dağılan, yok olmaya yüz tutulan örgütün içinden tel tel çözülmeler…
İtiraflar, ötmeler…
İşin başa düştüğünü gören Pensilvanya`daki Darth Vader yine devreye girdi.
Beddua 2 filmini piyasaya sürdü.
Film “Ey itiraf adı altında iftirada bulunan talihsizler, imtihanda kaybedenler “ diye bir seslenme cümlesiyle başlıyor.
Devamında “altın olmak varken posa durumuna düşenler, iki üç günlük dünya hayatını ahiretine feda edenler” ifadesi aksiyonu tırmandırıyor.
“Bunu bu hale getirenlerin Allah belasını versin” sözlerinde “Allah” lafzını şeddeli okuyup koltuktan doğrulması oyuncunun klişe repliklerinden oluşuyor.
“Bunların böyle olduğunu gören dilsiz şeytanların, bunlara yağcılık yapan teologların Allah belasını versin” sözleriyle seyirciye mesaj çakıyor ancak seyirci, bela okuyanın yüzündeki iğretiden belanın nereye ulaştığını çoktan fark emiştir.
Yağcılık yapanlara okuduğu beddualar, kendisine yağcılık yapan mümtaz şahinlerin akıbetini gösteriyor.
Akıbetleri mi?
Allah belalarını vermiş zaten.