Aylar süren meclis tartışmaları ve bir o kadar da devam eden halkı ikna çabaları nihayet Pazar günü saat 20.00 itibariyle sona erdi.
“Kazanan kim, kaybeden kim sorusuna yanıt bulmak pek kolay görünmüyor.
Seçim sonuçlarını AK PARTİ ve tabanı, pembe gözlüklerle okuduğunda bütün dünyanın karşısında yekvücut olduğu bir seçimde yarışı üç puanla geçmek fena bir başarı değildir.
Sonuçta istediği anayasayı halkın onayından geçirmiş ve adına ister başkanlık sistemi, ister partili cumhurbaşkanı sistemi densin bu sistemi halkın oylarıyla yasallaştırmıştır.
Ancak buğulu gözlükler AK PARTİ yönetimi ve tabanını yeni seçim için kara kara düşündürtüyor.
Zira MHP tabanı bile Kandil`in propagandası için seferber olduğu bir renge oy verebiliyorsa, solla birlikte muhafazakâr bir kesimi de arkasına alabilecek vasat bir adayla Recep Tayyip Erdoğan`ı indirmek imkânsız gibi görünmüyor.
Hayır cephesinden pembe gözlüklerle sonuçlara bakıldığında, hayır diyenlerin bile evet çıkacağına bahse girdiği bir seçimde bu kadar oy hayal bile edilmezdi.
Öyleyse evetçilerin düşüşü üzerine şampanya patlatılabilir; şaibe, hile muhtevalı gündemlerle tabanı mobilize edebilirler.
Hayır cephesinin buğulu camlarında bu pembe tabloyu görmek imkansız. Ev ev dolaştıkları, her kitlenin mağduriyeti üzerine ağıtlar yaktıkları, legal ve illegal parti ve STK`ların bütün güçleriyle seferber olduğu bir seçimde tek kişiyi alt edememeleri tam bir hüsrandı.
Bir de evet ve hayır cephesinin dışından tarafsız bir gözle okumaya çalışalım.
Evvela, bu referandum sonuçları gösterdi ki Recep Tayyip Erdoğan oldukça yalnız ve yalnız olduğu oranda da hayran kitlesi fazla olan karizmatik bir liderdir.
Yalnızdır, zira en yakınındaki, belki de iyi niyetinden şüphe etmediğimiz, Başbakan Binali Yıldırım bile gittiği mitinglerdeki konuşmalarında “Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi” diyorsa ortada korkunç bir yalnızlık var.
Doktorunun yurt dışına kaçtığı, tüm yaverlerinin dünyanın en tehlikeli örgütüne üye olduğu bir yalnızlıktır anlatmak istediğim.
Bazı il ve ilçe teşkilatlarının oyunu bile alıp alamadığından şüphe duyulacak bir yalnızlık…
Ancak bu yalnızlığı oranında da bir işaretiyle binlerin ölüme gideceği bir hayran kitlesi de yok değil.
Bir işaretiyle tankların önüne atlayan, tanların altına yatan bir kitle…
*****
Bu referandum sonuçları gösterdi ki MHP tabanının tavanla bağı kopmuş, bu da MHP`de ileriki günlerde lider arayışını hızlandıracaktır.
Devlet Bahçeli, liderliği bırakmayacağına göre Ümit Özdağ ve Meral Akşener`in başını çektiği, FETÖ kaçkınlarının da kendilerine sığınak olarak görebilecekleri yeni bir partinin kurulması pek yakın görünüyor.
Başarı şansı var mı?
Hiç sanmam, zira FETÖ`nün meşhur beddua sonrasında selam verdiği herkes tepetaklak oldu.
Meral Akşener ve Ümit Özdağ`ın kuracağı parti, mumu iki ay (da)yanmayan Erkan Mumcu ve Abdullatif Şener`in partisinin akıbetiyle aynı olacaktır.
Yani ha Abdullatif Şener ha Meral Akşener…
O da en fazla iki ay dayanır ve gider…
*****
Yalnız bu seçimde Doğu`da HDP`nin ciddi oranda oy kaybına ve MHP`nin tavanına itaatsizliğine bakılırsa milliyetçi söylemin bir karşılığının olmadığı görülecektir.
Doğu ve güneydoğudaki kitlenin yükselişi Batı sokağında Kürtlere karşı olan olumsuz algının kırılmasına bir nebze de olsa yarayacaktır.
6/8 Ekim olayları ve 7 Haziran seçimleri sonrasında HDP`li vekillerin söylem ve eylemlerinden dolayı ciddi bir ayrışmaya yol açmıştı.
Böylesine kritik bir seçimde Kürtlerin oyları kurtarıcı olduğu gibi Demirtaş`ın “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözünün aksülameli oldu.
Doğu ve Güneydoğu`daki yükselişini üç temele dayandırmak mümkün:
Birincisi, milliyet ve ırk yerine millet vurgusu.
İkincisi, HÜDAPAR`ın bölge gerçeği olması ve tabanının ruhuna uygun karar alması.
Üçüncüsü de bölgedeki Recep Tayyip Erdoğan`ın şahsi oylarının; partinin bölge teşkilatları ve adayları yüzünden kesintiye uğratılmamış olması.