İki gün önce yani 15 Ağustos 2024 Perşembe günü saat 15.00’da sözde Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, TBMM Genel kurulunda 45 dakikalık bir konuşma yaptı.
Türkiye’nin daveti ve onun TBMM’deki 45 dakikalık konuşması iki yönlü değerlendiriliyor.
Birincisi; Büyük fotoğrafı görmeden işgalci çete başı Netenyahu’nun ABD kongresinde yaptığı konuşmaya misilleme olarak kabul edenlerin değerlendirmesidir.
Bu değerlendirmeyi yapanlara göre, Mahmud Abbas’ın TBMM Genel Kurulunda konuşması demek, ABD’nin İşgalci çeteye taraf olduğu gibi Türkiye’nin de Filistin halkının tarafı olduğunu dünyaya deklare etmesidir. Yani Türkiye tüm dünyaya ilan ediyor ki, “benim safım nettir, ben İşgalci çeteye karşıyım ve Filistin halkı, dolaysıyla Gazze direnişinin tarafıyım.”
İkincisi ise; büyük fotoğrafı gören ve “Mahmut Abbas’ı Filistin halkı ya da direnişin temsilcisi olarak TBMM’de konuşturmak, işgalci Siyonistlerin oyununa alet olmaktır” diyenlerin değerlendirmesidir.
Bu değerlendirmeyi yapanlara göre ise, Mahmut Abbas zaten işgalci siyonistlerin müttefikidir. Her zaman işgalci çete ile dirsek temasında olup fırsat buldukça da HAMAS ve diğer direniş gruplarına karşı operasyonlar gerçekleştiriyor ve bilgilerini işgalcilere sızdırıyor. Böyle bir zevatı “Filistin halkının temsilcisi” olarak kabul edip konuşturmak tam bir basiretsizliktir. Zaten işgalci çetenin planı, Gazze’yi HAMAS ve direniş gruplarından arındırıp Abbas gibi emir erlerine teslim etmektir. Dolaysıyla Abbas’ı Filistin halkının temsilcisi olarak kabul etmek demek, işgalci siyonistler ve büyük şeytan ABD’nin Filistin toprakları ile ilgili hedeflerine doğru yol almak demektir.
Evet, Kudüs ve Gazze konusunda duyarlı çevrelerce iki gündür bu iki değerlendirme üzerine uzun uzun tartışmalara şahit oluyoruz.
Bu iki değerlendirmeyi cem ettiğimizde şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor.
Abbas’ın TBMM Genel Kurulunda konuşması, Filistin davasını Dünya kamuoyunda tekrar gündem konusu yapmak açısında çok önemlidir. Ayrıca bu davanın Türkiye’nin en yetkili kurulu olan TBMM’de dile getirilmesi ve sahiplenilmesi hem Türkiye kamuoyu için hem de uluslararası toplumlar için çok değerlidir.
Ancak bilinmelidir ki işgalci siyonist çete ve emperyalist birçok ülke Abbas’ı Filistin halkının temsilcisi olarak kabul etse de doğrusu o Filistin halkının temsilcisi değildir olamaz da. Sadece İşgalcilerin ve ABD’nin razı olduğu bir figürdür. Tıpkı selefi Arafat gibi.
Filistin ve Gazze’nin esas temsilcisi direniş guruplarının siyasi liderleri ve askeri komutanlarıdır. Dolaysıyla HAMAS’tır, İslami Cihat’tır ve diğer direniş gruplarıdır.
Dikkat edilirse 7 Ekim’den bu yana Filistin ve Gazze direnişi söz konusu olduğunda işgalci çetenin savaş kabinesi ve direniş gruplarının temsilcisi hep gündemdedirler. Bu güne kadar Abbas ve avenesi hiç gündemde yokken, hatta şehit Heniyye’nin cenazesine bile gitmemişken onu direnişin temsilcisiymiş gibi sunmak en hafif ifadeyle büyük bir basiretsizliktir.
Ha! “Devlet aklı böyle gerektiriyor, Dünya kamuoyunda resmi devlet başkanı odur” diyorsanız, eyvallah, ama Halit Meşal gibi HAMAS yetkililerinden birini de mutlaka o kürsüye çıkarmanız gerekiyordu ya da meclise getirmeniz gerekiyordu. Umarız en yakın zamanda HAMAS’tan da bir lider TBMM’de misafir edilir.