M.Zeki Ergin

Ne yapabilirim ki? Gerçekçi mi...

25.06.2011 09:33:07 / M.Zeki Ergin

Dergiler dosya konusu yapıyor, gazeteler buna yönelik manşetler atıyor, televizyon ve radyolar bu yönde programlar tertip ediyorlar.

Hepsinin tek amacı; “atıl” hale getirilmek istenen bu zaman diliminin değerlendirilmesi… Din eğitiminin asgariye indirildiği bu zaman diliminin de elden kaçmaması…

Dokuz ay boyunca yoğun bir şekilde dünyevileştirilmek istenen hatta dünyevi ideolojilerin birer neferi olmak için yetiştirilen çocuklarımızın zihninde oluşturulan tortuların temizlenmesi ve onun yerine gerçek hayat istikametlerinin ne olduğunun belletilmesi için…

Peki, dokuz ay boyunca dünyevileşme istikametinde eğitilen çocuklarımızın üç ay gibi kısa bir süre zarfında bu tortulardan kurtulup onun yerine bizim istediğimiz, Rabblerinin razı olduğu bir istikamet alması mümkün mü? Gerçekler bunun çok zor olduğunu gösteriyor.

Hem bilinçaltlarına “hakları olan tatil, eğlence zamanı” olarak kazınmış, akranları değişik eğlencelerle bunu geçirirken eğer asgari bir bilinç aşılamamışsak bu onlara yüklenmiş zoraki ek bir yük olarak dahi algılanıp ters etki oluşturmasına bile neden olabilir.

“Peki, ama ne yapabiliriz ki, bizim başka bir çaremiz mi var?” sorusu haklı ama bir o kadar da teslimiyetçi bir soru.

Evvela, bu durumun bizim tembelliğimizin, vurdumduymazlığımızın bir ürünü olduğunun farkına varalım. Yani bir nevi tembelliğimizden dolayı yükümüzü çocuklarımızın zayıf omuzlarına yüklediğimizin hakikatini kabul edelim. Ondan sonra yapabileceğimiz çok şeyin olduğunu da göreceğiz. Tabi eğer bunu bir sorun olarak görüp çözüm için kafa yoran biri isek. Ama böyle bir endişemiz de yoksa o başka bir vahamet…

Yapabileceklerimizle ilgili olarak, Seydalarımız, eğitim-öğretim konusunda uzman ve bize rehberlik yapmak için neredeyse seferber olan büyüklerimiz gerek dergilerdeki yazılarında, gerekse gazete yazılarında ve gerekse şehir şehir hatta köy köy dolaşarak verdikleri sohbetlerde yapabileceklerimizle ilgili epey çözüm yolu sundular ve sunmaya da devam ediyorlar.

Seydalarımızın ve hocalarımızın tavsiyelerinden anladığım, bir evde olması gereken asgari dini eğitimin vazgeçilmezleri; tefsir, hadis ve fıkıh dersleridir, bunlara siyer de ekleyebilsek ne ala…

Günde bu derslerin her birine en az onbeş yirmi dakika ayrılabilir. Bu vakit fazla yük getirecek bir vakit değil - ki nitekim bu vakitten çok daha fazlasını boş konuşma ve diğer eylemlerle hatta belki de konu-komşumuzun, akraba ve dostlarımızın gıybeti gibi günahlarla geçiriyoruz.- Eğer bu eğitim süreci Resulullah(s.a.v)`ın da ifade ettiği gibi uzun soluklu olursa tahmin bile edilemeyen güzel neticeler doğuracaktır.

Şeytanın saptırmalarından en güçlü olanı, bu konuda en büyük psikolojik engel; “profesyonelleşmeden bu iş yapılamaz” vesvesesidir. Oysa bu vesvese bir aralar Müslümanlar arasında boş tartışmalara neden olan; “Biz İslam`ı tam öğrenip uygulamadan başkasına tebliğ edemeyiz.” batıl düşüncesinin başka bir versiyonudur.

Bu eğitim işini illaki ebeveyn yapmak zorunda değil. Varsa sekizinci dokuzuncu sınıflardaki çocuklar da yönlendirilerek bu aile içi dersler yaptırılabilir. Hele bir acemiliğimizle yola koyulalım, çıkan aksaklıklarla ilgili olarak, danışma ihtiyacı hissettiğimiz durumlarda emin ki size yardımcı olacak sayısız hayırsever insan bulursunuz. Buna rağmen yapamıyorsanız, haftanın üç günü bir hayırseverden yardım isteyin eminin çok sayıda talip bulacaksınız.

Unutmayalım; eğitim ve öğretim asıl olarak evde olur, okul, medrese vb. ancak buna destek olur.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar