M.Zeki Ergin

Efendimizin örnekliği ve gerçeğimiz

16.04.2011 11:50:21 / M.Zeki Ergin

Gündemimizin bir numaralı maddesi Efendimizin veladeti oluyor. Bu bağlamda Hz. Resulullah`ın mesajını, insanlığın Ona duyduğu ihtiyacı, ümmet olarak sorunlarımızın çözümünü hem iç dünyamızda hem de beşeri münasebetlerimizde yoğun bir şekilde tartışıyoruz.

Ortak düşünce ve hakikat olarak şu inanç ortaya çıkıyor; bizim çok ama çok büyük sorunlarımız var ve bu sorunlar asırlardır bizi yıkıp yakıyor. Peki, çözüm noktası ne; Hz. Resulullah`ı örnek almak. Onun değerlerine sarılmak, nasihatlerine kulak vermek çözüm olarak bize sunduklarını fiiliyata dökmek.

Bu hakikate itiraz eden var mı? Yok. Günahkârından velisine kendisini ümmetin bir ferdi gören herkesin üzerinde mutabakat sağladığı neredeyse tek konudur.

Durum bu iken, yıllardır hatta asırlardır âlimlerimiz bu gerçekleri bizlere haykırırken bizim hayatımızda ne kadar etkisini göstermiş acaba, bir muhasebesini yapmış mıyız? Veya ince bir muhasebeye girmeksizin Resulullah örneğini hayatımıza sokma konusunda gözle görülür ne kadar artılarımız var?

 Sorunlarımız var mı, var. Hem de takat getirebileceğimizin çok üstünde. Bu sorunlarımız gittikçe büyüyor mu, büyüyor. Önce mallarımız tehlikeye girdi, sonra canlarımız tehlikeye girdi, namusumuz tehlikeye girdi, şimdi de imanımız tehlikede. Hiç birimiz çocuklarımızın geleceğinden emin değiliz.

Sorunlarımız bu kadar büyük ve çözümü de hemen önümüzde, elimizin altında duruyor. Eğer asırlardır bu sorunlarımız hala devam ediyorsa bu bizim önümüzde, elimizin altında duran çözüme uzanmıyoruz demektir. Peki, Hz. Resulullah`ın örnekliğini fiiliyatımıza dökmek imkânsız, bu kadar güç bir şey midir? Şayet öyle olsaydı Allah (cc) bizi Ona uymaktan mesul tutar mıydı? Nitekim İmam Humeyni konu ile ilgili olarak; “Allah (cc) bizi Resulullah`ın maneviyatıyla mesul tutmamış çünkü bu hiç kimsenin yapabileceği hatta yaklaşabileceği bir şey değildir. Ama bizi Onun fiiliyatını taklit etmekten mesul tutmuştur. Çünkü fiiliyatını, gayret gösteren her kişi taklit edebilir.”diyor.

Bu zamanda Resulullah`ın fiiliyatını hayatımıza aktarmanın zor olduğunu herkes biliyor ve kabul ediyor. Ama yaptığımız sanki zorlukların çıkardığı engellerin ötesinde bir şey. Bir işçi işyerinde belki namazını huşu ile kılıp sünnetlerini eda etme konusunda zorlanabilir. Ama aynı durum evde de devam ediyorsa bu başka bir şeyin alametidir. Bir Müslüman sokakta gözünü haramdan sakınma konusunda zorlanabilir ama evde neredeyse üryan denilebilecek kadınların içerisinde bulunduğu televizyon programlarını seyrediyorsa bu başka bir şeyin alametidir. Ya da işçi olduğu için fecrleri erken kalkıp Kur`anla haşir neşir olamayabilir. Ama eğer geceleri geç saatlere kadar arkadaşları ile kafa kafaya verip ne dünyasına ne ahretine hiçbir faydası olmayan konulara dalmak için vakit bulabiliyorsa bu başka bir şeyin alametidir.

Belki Hz. Resulullah ve Onun ashabı kadar gecemizi gündüzümüze katıp Allah (cc)`ın dininin tebliğini yapamıyoruz. Ama yan yana geldiğimiz konu komşumuza, akraba ile dostlarımıza Allah (cc)`ı, Peygamberi, ahireti, Kur`an`ı, ashabı hatırlatacak iki kelime de edemiyor muyuz? Sanki bu bizde kökleşmiş başka hastalıkların belirtileri gibi geliyor.

Bu hastalıkların tedavisini bilecek derinlikte değilim, ama eminim hepimizin çevresinde bu konularla ilgili olarak danışabileceğimiz ve insanın zaafları ile ilgili tarihe yön vermiş âlimlerin çözümlerini bizimle paylaşacak yeteri kadar âlim var. Eğer onlara danışma zahmetini de gösteremiyorsak o zaman musibetlerin büyüğü ve hastalıkların müzmini olan şuursuzluk, idraksizlik, gayretsizlik hastalığı ile müptelayız ki ancak Allah dilerse bunun şifasını verir.

Not: Şu Peygamber Sevdalıları, gözü yollarda kalan gurbetçi gibi seneden seneye bizi kutlu doğum ayına mahsur bırakmasa da mesela Ramazan`a da böyle bir hava katsa ya da kendileri daha iyi bilir; ama başka zamanlarda başka etkinlikleri de gündemimize koysa çok daha makbule geçer diye düşünüyorum.

Selametle…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar