Zorlu bir seçim sürecinin sonrasındayız. Bu seçim; muhalefete, iktidara ve bunların müştereklerine önemli dersler verdi.
Ankara’da değişik çevrelerde bulundum..
Seçimin verdiği dersleri; kim ne kadar aldı ne kadar kendine dert edindi veya edinmiş bilmem ama seçimdeki ders ve derdin umumiyetle ortada metruk kalmadığını görmek istiyoruz. Umutsuzluk vermek istemem fakat endişe şu:
Derman arardım derdime/ Derdim bana derman imiş
Dostu aradım gurbette/ O, can içinde can imiş
Düsturu gereğince; Payitaht’ta umutlanacağımız şeyler elbette vardı. Bu umutların yeşermesini de umut ederiz ancak dertlerimizi biraz sevsek, alışsak zannımca iyi olacak.
Derdimiz, dermanımızdır; dermanımız da derdimizdedir.
Dostumuz, bugüne kadar Anadolu’yu nice savaş, afetlerden kurtararak bugünlere ulaştıran Rabbimizdir. Rabbimiz; canımızın içindeki candır. Rızası için bildiklerimizi yaparsak O, bilmediklerimizi de öğretir. Çünkü bu O’nun va’didir.
Ankara çok şeylere gebeydi. Her yerde doğumun sancılarını görmek mümkündü. Muhalefet, iktidar ve araftakilerde, odak noktası aynı olan değişik renkler gördüm.
Bunlar; kesici, delici, patlayıcı, zehirleyici kimisi de umut, şifa, teselli.. türünden araçlardı.
İnsanımız; belki isyan makamında büyük sabırlar göstererek bugünlere geldi. Bağrına taşlar bastı, istikrar ve asayiş adına zehirler içti.
Bu asaleti gösteren aziz insanımız aslında her vesileyle sandıkta hesap soruyor, cezalar kesiyor. Her defasında birilerini de ödüllendiriyor. Nedense etkili ve yetkililerimiz, özellikle de siyaset sahnesindekiler işte bu sorulan hesabı genelde yanlış kişilere veriyor. Cezaları yanlış yerde, yanlış zamanda ve dahi yanlış kişilere kesiyor belki de beslendiği halka kesiyor(!?).
14-28 Mayıs seçimleri söylediğini söyledi, kararını verdi, emaneti de yumurta küfesini de ilgililere verdi. Artık iktidar ve muhalefet için at binenin, kılıç kuşananındır.
Ne var ki bu sahada da ekser partilerin hedeflerini netleştirmediklerini gördüm.
Bir kere partilerin kendi iç değerlendirmelerini henüz gereğince yapamadıklarını gördüm. Nasıl anladım? Çünkü henüz dış mücadeleye, iş ve hizmet sahalarına inmeye, imkan ve kabiliyetlerini tespit edip harekete geçemediklerini de gördüm.
Yeni hükümet kabinesi ne kadar özgür ve özgün davranabilir bilemeyiz ama istisnalar hariç kabine genel anlamda umut veriyor.
İçişleri bakanlığı bünyesindeki kimi yapılanma ve uygulamaların kamuoyunda rahatsızlık sebebi olduğu sık sık basına düşüyordu. İçişlerine yapılan atama da Soylu’nun bazı uygulamalarından duyulan rahatsızlığın bir sonucu gibi okunabilir. Tam da bu yüzden, yapılan yeni atamalar, kamuda gerekli dersin çıkarıldığının işareti olarak müspet algılandı.
MİT başkanı, Genelkurmay başkanı ve İstanbul valisinin kritik bakanlıklara atanmaları kamuoyunda umutları yeniden yeşertmiş, olumlu algılanmış denebilir. Milli Eğitim bakanlığına yapılan atama da kamuoyunu umutlandırmıştır.
Sessiz çoğunluğun umudu olan bu isim ve kadroların başarısız olması için özel gayret gösteren iç ve dış karanlık çevrelerin olduğunu; karalama, yıkım ve tahribatı kendilerine bir görev sayacakları bilinmelidir.
Sayın Cumhurbaşkanı bu haris ve muhteris kışkırtıcı kişi ve yapıları da hesaba katmalı. Özellikle İçişleri, maliye, milli eğitim gibi bakanlıkların icraatlarının takipçisi olmalı, ardında durmalı.
Muhalefetin özellikle de CHP’nin yenilgiden başarı hikâyeleri çıkaracağı belli.
Şerefli İkincilik diye okunan bir destanlar zinciri de vardır ama muhalefetin; sandığın verdiği dersi kendine dert edinmesi, bu illetin dermanını bulması da Türkiye ve insanımız için bir zarurettir.
Çünkü her başarılı iktidarın ardında sahaya inen, her yanlışın ensesinde olan bir muhalefet vardır. Esasen ülkenin de asıl ihtiyacı; halka umut veren, tezler tükenmişse kendi tezleriyle sahaya inen bir muhalefete ilaç gibi ihtiyacı vardır.
İşte ancak böyle bir muhalefet yakın geleceğin iktidarı olabilecektir.
Ekser partilerde, olmazsa olmaz olan şu Vazgeçilmezler meselesi de artık bir parti meselesini aşmış, bir ülke meselesi olmuştur.
Çok parti var, bu partiler kendi bünyelerinde delege seçimlerine, ön seçimlere de gidiyorlar ama sürekli TEK Liderle yol almaları acı. Şeker bal olsa insan bıkar ama malum partilerin TEK… TEK.. tekerlemesi bitmedi, biteceğe de benzemiyor.
Suriye’nin Esed’i de iç savaş altında 2021 seçimlerinde oyların %95,1’ni aldı. Rusya’da da onun üzerinde parti var ama söz de karar da Putin’in. Hicaz Beyliklerini saymıyorum bile…
Hâsılı kelam krallığa karşıyız ama demokrasilerde de kelle sayısı kadar insan ve oy olmadığı açık. İşte bu zorluğun içinde de her şeye rağmen yapılması gereken zaruretler vardır.
Halkın demokrasiye gücü yetmiyor ama ricası vardı: “Bırak beni konuşayım/ Yine size danışayım” (Mahzunî) Ricasını söyledi.
Rica dinlendi(!) ama beklentisi var: Ülkenin birikmiş sorunları, yaraları, feryatları.. var. El-vicdan, el-iz’an… Zinhar ADALET ve bunların gereği vesselam.