Sayın Cumhurbaşkanı; Merhum Mücahit Erbakan’ın kurtlar sofrasında zafere yürüdüğü 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde %25 oyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı olarak siyaset arenasına girdi.
Aynı seçimde sol cenahın SHP’si % 23.52, DSP % 8.75, CHP %4.61 oy almıştı. İstanbul’daki SHP+ DSP oylarının toplamı ise Erdoğan’ı geçmekteydi(%33) ama İstanbul’u kaybetmişlerdi.
Adı, hacmi, çap ve markası ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra “Tek adam ve Tek Parti’yle” halkın iradesini siyasi bir aksesuar olarak kullanan Halk Fırkasında (CHP) tek parti devri bitse de Tek Adam zihniyeti hala devam ediyor. “On yılda on beş milyon genç” dayatmalarıyla Laik-Kemalist %20’lik bir elit oluşturabildi ama kelin ilacı…
1950’den günümüze kadar -darbeler, balans ayarları, e muhtıralı turfanda iktidarları bir yana bırakırsak- siyaset meydanı muhafazakâr-sağ cenahın olmuştur. Türkiye’nin de muhafazakâr ezici çoğunluğun da hâlihazırda başka bir alternatifi de gözükmüyor ancak bu, başka bir alternatifin olmayacağı anlamına da gelmez. Rabbimizin vadidir; “Kime uzun ömür verirsek onu yaratılışta baş aşağı çeviririz! Hiç akıl erdirmiyorlar mı ki gidiş nereye?” (Yasin:68)
Sayın Cumhurbaşkanı her ders ve derdi anlayabilecek mümbit membaların bir çağlayanı olarak siyaset sahnesine atıldı. Mücahit Erbakan’ın Milli Nizam Mektebinin Akıncı Gençlik tecrübelerini devşirdi; Şehit Metin Yüksellerin ağabeyliğinden nasiplendi.. “Onlar bir ümmetti, geçti” ve “Güzel insanlar, iyi atlara binip gittiler” kavlince; yol arkadaşlarının nicesini ecel aldı, nicesini de cilve-i siyaset aldı götürdü…
Malum o dönemin tevhidi düşünen camia ve cemaatlerinin bir ortak aklı da vardı.
*Hasan el-Benna’yı, Seyyid Kutub’u, Şeri’ati’yi, Bediüzzaman’ı, Mevdudi’yi, İmam Rabbani’yi okuduk.
Mücahit Erbakan sloganları hala kulağımızda. İslam gelecek dertler bitecek! Huzur İslam’da… dedik! Muhammed’e can feda, naraların attık!
Ağlamak, ağlamak.. beyin eriyene kadar.. Secdeden kalkmamak alın çürüyene kadar! İntifada… Koş Ayşe koş, Ali yerde! Al sancağı sıra sende!
Muslîman tu çawa rîya Lenîn herî! Rîya Heqq, rîya rast yê me ye! Mirin pîrûz e; Lewra em şehîd in..
Farz namazların değil; müstehabların, kuşluk, istihare ve teheccüdün sevabını, hayır ve bereketlerini; üç günden fazla küsülü kalmanın felaketlerini anlatırdık. Sözümüzün doğru, işimizin dürüst, yediklerimizin zinhar helal olmasına dikkat ederdik…
Sayın Cumhurbaşkanı da şüphesiz bu ruhun, bu mektebin bir mezunudur ve elbetteki Türkiye ve Ümmet için tam bir asırlık bir beklentidir. Kendileri; bir diriliş ve direnişin, gözyaşı ve duaların neticesi olarak bulunduğu makamlara geldi. Farkında olalım veya olmayalım; kendisi bilsin veya bilmesin durum bu ama gün bu gündür, an bu andır.
Sayın Cumhurbaşkanı; girdiği her seçimden de galip çıkmasını da bildi. İlk iki dönemi, 28 Şubatçı ret ve inkârcı, darbeci statükoya karşı verdiği mücadeleyle geçti. Bu dönemin arkasında; 28 Şubat Zihniyetinin inlettiği sessiz çoğunluğun adrese teslim gözyaşı ve duası vardı. İçerden ve dışardan planlanan her komployu boşa çıkaran da buydu.
Son seçimlerdeki başarı; ekonomik kriz, terör, düzensiz göçmenler, enflasyona rağmen başarıldı. Kılıçdaroğlu’nun şahsındaki muhalefet cephesi; aslında CHP tarihinin en büyük başarılarını almıştı ama Cumhurbaşkanı olamamıştı, olamıyordu…
Belirleyici olan her seferinde Kürt kesimin oylarıydı ama orada da sürpriz yaşandı. %13-15 civarında beklenen HDP oyları %8’lerde kalmıştı. İçişleri bakanı Süleyman Soylu ve yapılanmasının; Sayın Cumhurbaşkanına rağmen sergilediği keyfi uygulamalar, kullandığı ayrıştırıcı dil ve ağırbaşlılıktan uzak davranışlarına rağmen HDP oylarındaki düşüş manidardı.
Halk, iktidara devam dedi ama nice mecburiyetlerden, ölçüp biçtiği nice hesaplarından, teraziye koyduğu muhalefet ve iktidarın yanındaki Yar ve Ağyardan dolayı devam dedi. Kırgın, küskün, bu kez asla” dediği halde din ve devletin bekası, seküler cepheden dün çektirdiği cefası.. adına adeta zehir içerek “devam” dedi.
“Devam” derken; gözleri buğulanan, göğsü daralan, son saniye kararıyla davranan, taziye evine gider gibi sandığa giden nice kişi, camia ve cemaatler bilirim ülkeme dair!
Herkes bilsin, duysun! Özellikle Şark’ta böyle düşünen kişi, camia ve cemaatleri sandığa ikna eden şüphesiz HÜDA PAR’dır. Bunların ayaklarına kadar gidip kritik durumu ve ehveni anlatmış, mazlum ve mahrum yüreklerdeki çaresizlik, küskünlük, korku ve sinmişliği dağıtmış, teselliler vermiştir.
Habis plan ve projelerle haremine dökülmüş hafriyat ve molozların altından iman ve ihlasıyla ve tabi ki inayet-i İlahi ile çıkan HÜDA PAR işte bu yorgun dönemin küllerinden doğan Simurg’u olmuştur! Tam da böyle bir zaman ve zeminde siyaset sahnesine çıkan bir iksir olmuştur.
HÜDA PAR; yeni ama içeriği nice kadim iksir ve incilerle doludur. Hakikat bu. Yüzbinlere, milyonlara birlik beraberliği, kardeşliği, Türkiye’nin bütünlüğünü, iktidarın devamının faydalarını anlattı. “Allah’ın İpi’ne sarılın, ayrılmayın!” İlahi Fermanının hikmetlerini anlattı..
Bu partinin vardığı birçok yere birçok parti varamazdı; varsaydı da bulamazdı; bulsaydı da anlatamazdı; anlatsaydı da dinletemezdi… Çünkü ulaştığı kitleler; her şeyi dinlemiş, bıkmış, usanmış hatta yetti demişti.. ama HÜDA PAR’ın diyecek sözü, konuşacak yüzü vardı ve onu dedi.
Daha önceki yazımda da bildirtmiştim. Bu iman, ihlas, azim, cesaret ve ferasetle seçim sonuçlarına Sayın Cumhurbaşkanı lehinde hayati katkıları olan bu yerli yapının sözü dinlenmeli; Hakka ve hayra hizmet amaçlı atılan her adımda bu tecrübeden faydalanılmalıdır.
Hür Kadrolar; imanlıdır, vicdanlıdır, ihlaslıdır. Bilgi, tecrübe, cesaret ve feraset yüklü ve imarın, ihyanın has yürekleridir.
Bütün bunların neticesinde de artık özelde Kürt halkının nezdinde, genelde de Türkiye’de siyaseti belirleyici bir aktör olan bu tevhit ve kardeşlik adresinin hesabı yapılmalıdır, tefrikaya kurban gitmedin..
Vesselam.