Mirali Yıldırım

DOĞU-BATI MEKTEBİ Farabi ve Gazali’nin Neresindeyiz?

13.01.2023 03:00:31 / Mirali Yıldırım

İslam Kültürü, ilk insan Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar her defasında vahiy merkezli güncellenerek gelen iki dünya yaşamına göre hedeflerini belirlemiş bir kültürdür. Tabi ki İslam, bir kültür değil, hayata yön veren yasaların adıdır, ancak kendine has bir kültürü olan ve bu kültürü de kendi müminlerine dayatan bir dinin adıdır.

Hal böyle olunca da bu yaşam felsefesini gaye edinenlerin yaşamda kullanacağı araçların meşru olup olmaması önem taşımaktadır. İşte tam da bu yüzden ve burada; günümüz İslam Dünyasını, Farabi ve Gazalilerin dönemiyle karşılaştırarak anlamak büyük önem kazanmaktadır.

Farabi (M.870-950) ve Gazalî (1058-1111), İslam dünyasında yetişmiş tek dâhiler değildir elbet ancak İslami kültürün pekişmesinde, bugün için de şekillenmesindeki baş aktörlerdir denebilir.

Levh-i Mahfuz kaynaklı olan İslam, indiği andan itibaren, Allah Resulü (a)’ın hanesindeki Suffada kendi mektebini oluşturmuştur. Bu mektebin mezunlarına Ashab-ı Suffa denilmiştir. Esasen “İlim Şehri’nin kapısı...” denilen Hz. Ali; zaman ve zemini yüzünden halen de gereğince anlaşılamasa da nice ilim ve irfanın membaı, Nebevi Mektebin baş mezunu ama Ümmetin yitik bir mektebidir. Öte yandan İbn-i Abbas, Hasan-ı Basri, Geylani, Mansur, İbn-i Arabi, İmam Rabbani, Şeyh Şamil, Senusiler, Şeyh Said gibi ilim, irfan ve cihat ehilleri de aynı suffanın, aynı zihniyet ve mektebin mezunlarıdır.

Bunlar, İslam Ümmetinin sosyal, siyasal, inanç ve ibadet ilkelerini hâkim sınırlar içinde yoğurmuş, yoğurduğu bu has hamurdan çareler çıkarmış; kısmen de olsa Erdemli Şehir ve halkı (ümmet) için “Allah, kainat ve insanı” anlama bahsinde özgün veya müşterek ama sınırlı yorumlar yapan öncüleridir. Bu özellikleri; bir kusur veya eksiklik değil, zaman ve zeminlerinin gerektirdiği bir zaruretti denebilir.

Günümüzdeki İslam Ümmeti ve bu ümmetin yetiştirdiği ilim ve irfan öncüleri; “Dini Allah’a has kılma,” İslami yaşantı ve samimiyet bakımından yukarıda bahsedilen Öncü Neslin hayli gerisindedir.

Farabi ve Gazali’nin şahsında, günümüz İslam ümmeti değerlendirilirse durum daha da içler acısıdır.

Sokrat, Eflatun ve Aristo, Yunan merkezli Batı’nın filozoflarıdır. Bunlar, günümüz kültür, bilim ve felsefesinin de halen birçok konuda ilkelerini esas aldığı filozoflardır. Farabi öncesine hitap eden bu fikir adamları, daha o zamanlarda bile bu zamana hitap eden hatta günümüzü aşan izahlarda bulunmuşlardır.

Aristo gibi filozofların yaratıcı, insan ve kâinat konusundaki izahlarında vahyin tanımlarını, peygamberlerin izah ve uygulamalarını bulmak pekâlâ mümkün. Kastımız, bunlar birer mümin muvahhitti demek değildir ama şahsen, ifadelerini bağdaştırdığımda öyle bir çıkarımı rahatlıkla bulabiliyorum.

Bu ilişki, belki de ilk insan ve peygamber olan Âdem(a) ile olan veraset ve mirastan dolayı da olabilir. Çünkü ilkel iptidai hatta çağdaş saplantılı inançlarda bile “yegâne yaratıcıya, tevhide, tevhidin Amentüsüne giden nice yollar, enstantane, ritüel ve kutsallar.” aşikardır. Bunlardaki “çaresizlik, tanımı muğlak da ola bir üst akla teslimiyet, mazi ve geleceğe yönelik israiliyatlar, tapınma ihtiyacı…” bütün bunlar, insanoğlunun kendi derininde zaten var olan; ötelere, ilk insan ve onun ilk yasasına ait kodlara ait işaretler ve yazılımlardır.

Sokrat, Eflatun ve Aristo gibi Batı felsefe ve düşün hayatının öncülerinde de bu yazılımların olmadığını savunmak, insan doğası için, insan gibi yüksek bir sanat adına bir töhmet hatta bir kendini inkâr bile sayılabilir. Tam da bu yüzden Batının bu öncülerinin yanlış ve doğruları, tüm insanlık adına yazılması gereken yazılımlardır denebilir.

Batı’da felsefe, elbette bizden daha eskidir. Eski olan bu felsefi düşüncelerin Batı’da Farabi’ye kadar anlaşılmadığı, ilgi görmediği hatta yok hükmünde sayıldığı da bir gerçektir. Yani Batı dünyası, Aristo’yu ve sair felsefecileri, Farabi ve sonrasında gelen İslam düşünürleri üzerinden anlamıştır.

Bunu Batı dünyası da böyle kabul etmektedir. Farabi’nin Muallim-i Sani olarak anılmasının sebebi de budur.

Farabi döneminin İslam dünyası, her alanda Batı dünyasının önünde ve öncüydü. Doğu’dan ve Batı’dan öğrencilerin Nişabur, Buhara, Semerkand, Bağdad, Harran, Endülüs’teki Kurtuba gibi eğitim merkezlerine geldiğine dair kayıtlar, sadece İslami kaynaklarda değil, Çin ve Batı kaynaklarında da mevcuttur. Bu durum Osmanlının Viyana Kapılarına dayandığı yüzyıldan iki yüz yıl sonrasına kadar (17. Y.Y.) da devam etmiştir.

Farabi’den sonra gelen Gazali, Farabi’nin çoğu yorumlarına muhalif gitmiştir. Bu, Gazalinin felsefeye olan bakış açısıyla ilgilidir ve konumuzun da dışındadır. Gazali 450’den fazla eser vermiş, bunlardan 75’i günümüze kadar gelmiş derya misali bir alimdir. İhya Ulumid’din’i tek başına bir İslami destandır.

Mevzumuz fıkıh ve tefsir alanlarında bir ekol olan Gazali ile Farabi’yi çatıştırmak değildir. Sonuçta ikisi de alanlarında birer dahi, birer ekol olmuş eşsiz simalardır.

Farabi; kendinden sonra gelen İbn-i Rüşt ve İbn-i Sina üzerinden Batı’yı “epistemoloji, mantık, felsefe alanlarında etkilemiş hatta yönlendirmiştir.

İslam dünyasında din ve İslami ilimlerin bir yerde ve bir şekilde buluşması hatta barışması Farabi’yle başlamıştır denebilir. O, el-Mille” kavramını sistematik bir bilim (sosyoloji) haline getiren ilk filozoftur.

İslam dünyasını, antik Yunan mirasıyla buluşturan, bilgi felsefesi ve mantık ilimlerini bizde ve dünyada ekolleştiren de odur.

Farabi’nin daha birçok ilklerini saymak mümkündür. Bu dediklerimizin haklılığını, filozofun; el-Medinetü’l Fazıla (Medeni Şehir) kitabına bakarak daha iyi anlayabiliriz ki şahsen bu eserin okunmasının, Batı kültür ve felsefesinin neredeyse tüm değerlerimizi sarstığı bu Acib Asırda bir zaruret olduğuna inanıyorum.

Bu günümüzü hatta yarınlarımızı kurtaracak öyle hazinelerimiz var ki… Nerde mi? Alfabesiyle, yapay filozoflarla, seküler Batı sanallarıyla ve gafletimizle örtülen mazimizde!

Hazinelerini geride bırakmış birinin geri dönmesinden daha mühim ne işi olabilir ki!

Gençler bilseydi, yaşlılar yapabilseydi ah..!! Yıl 2023 olsa da derdimizin dermanı ve bahara çıkaracak azığımız; vahyin hükmettiği Farabilerin dönemindedir. Wesselam.

 

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar