Dünü okumak, dün üzerinden bu günümüzü şekillendirip yaşamak ve bu iki zaman dilimiyle de yarınlarımızı inşa etmek, insanlık tarihi kadar eskidir.
İnsanoğlu, tarihin bu sacayağını (üçlüyü) ilk atası Âdem (as)’la öğrendi; nice tekrarların sonuncusu olan Hz. Muhammed (as)’la da kemale erdirdi. Bunların paralelinde, beşerin kurduğu nice medeniyetler, fikir ve düşünceler de tarihin hayır ve şerri adına bizlere çok şey öğretti.
Bütün bunlardan yola çıkarak; beşer tarihinin bir tekrardan ibaret olduğunu diyebiliriz. Aslında diyemeyiz ama “ibret almadığımız/alamadığınız” için “tarihe, tekerrür” deriz.
Gelelim kendi tarihimize.
Dünün tarihi; Müslümanların yükselişinden, kurdukları ihtişamlı devlet ve medeniyetlerden bahseder. Hz. Peygamber, Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar… gibi.
Bu günün tarihiyse küfür, şirk ve züllüm ehlinin ihtişamından bahsediyor.
Bu bir cilve-i İlahi’dir. Devrandır döner. Çira tu kesî hata sibê naşewite (Kimsenin çırası sabaha kadar yanmaz). Rabbimiz; “bir azgınlığı, bir gafleti veya dalaleti” bazen bir zalimle de terbiye ettirmek için de devranı gönderir.
“Kime uzun ömür verirsek onu yaratılış çizgisinde tersine çeviririz. Hiç düşünmezler mi!” (Yasin.68). Bu gün yaşadığımız tam da budur.
Küfür ve zulüm, 200 yıldır dünyaya hükmediyor. Hal bu iken Kâinatın Sahibi neden bu zalimlere mühlet veriyor denebilir. Mühlet veriyor çünkü yerdeki insanlık onur ve izzetinin bayrağıdır. Yerdeki bu onur ve izzet sancağını kaldırabilecek, onu devralabilecek onur ve izzete sahip bir lider, bir cemiyet, millet veya devlet henüz oluşmamıştır.
Atalar, perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir demiş. Bimîne, bibîne; bekle ve gör. Arapların dediği gibi; Sen sabret, nasıl olsa ZAMAN sabretmesini bilmez!
Yarınlarımızın tarihini okumak artık keramet gerektirmiyor. Yukarıda anlattıklarımız, yarınlarımızın tarihinden de haberler veriyor.
Afrika’nın sömürgeleşmesinin sebebini Mali Kralı Musa’ya bağlayanlar şu hikâyeden bahsediyor:
Mansa Kanku Musa, 1312’de Mali’nin kralı olunca, Afrika’nın, belki de dünyanın da en ihtişamlı krallığının da kurucusu olur. Yer üstü zenginlikleri kadar yeraltı madenlerinin, özellikle de altın rezervlerinin zengini olan kral; sınırlarını genişletir, İslam’ın yayılmasını sağlar. Sahra altı bölgelerden hatta yamyamlardan bile külçe külçe altınlarla vergiler toplar. Her alanda ilerleme kaydeden devletinin; güç bakımından Moğolları, hazine bakımından da Karun’u gölgelediği bilinir.
Musa; bu güç ve ihtişamla 5.000 km ötedeki hac seferine çıkar. 100 deveyle taşıttığı tonlarca külce altın, köle, binlerce muhafız ve ihtişamlı bir kafileyle; uğradığı her yöre, bölge ve devleti özellikle de Mısır, Mekke ve Medine’yi ihya eder. Namı ve ülkesinin zenginliklerinin haberi dünyaya; sömürge diyarı Avrupa’ya özellikle de Alman, İtalya, İspanyollara yayılmıştır.
57 yaşında ölen Mansa Kanku Musa’dan sonra oğlu Süleyman ile gerileme ve çözülme başlar. Artık Yahudi kartograf Cresques Abraham'ın çıkarttığı Mali'nin rezerv haritaları, Haçlı korsanların yol haritasıdır.
Derken; Musa’nın dünyaya duyurduğu Mali’nin ihtişam ve zenginlikleri; Süleyman döneminde Emperyalist Batı’nın ilgi odağı olur. Osmanlının yükselişini önleyemeyen Batı, sömürge diyarlarına, Mali’ye yönelir. Hazineleri talan, insanları köle edilir...
Musa için sorun neydi?
Musa’nın bir anda kurduğu imparatorluk ve medeniyeti mi? Kendisinden sonra yetiştiremediği kadrolar mı? Aslında var olan ama zenginliğin örttüğü sorunlar mı? İmkan ve kabiliyetinden daha ziyade, dünya korsanlarına anons ettiği zenginlikleri mi? Bu günün tarihini yaşarken, yarının tarihini okuyamaması ve düşünememesi mi..? Hata neredeydi?
İşte bunlara bakarak bizim de “bu gün ve yarınlarımızın tarihini” okuyamadığımızı diyebiliriz. Durum şu:
a-Batılılar ve sair sömürgeciler, özellikle de güç odaklarını yönlendiren Siyonist sermayedarlar, Mali ve Musa’nın medeniyetinin haritasını çıkardıkları gibi bizim de haritalarımızı(!?) çoktan çıkarmış, emperyalist istihbaratlara vermiş ve gerekli uyarıları da yapmışlardır.
b-Sömürgeciler, çatışsalar da mahrum ve mazlumların zenginliklerini talanda anlaşır, uzlaşırlar.
c-Her birinin elinde karşısındakinin hatta dünyanın yaşamını karartacak nükleer silahlar vardır. İki dünya savaşı tahribatını yaşayan sömürgeciler, artık savaş hattında yüzleşemez; vesayetçileri savaştırarak hesaplaşma yoluna gideceklerdir. Afganistan ve Suriye’ye giren emperyalistler gibi. Ukrayna’da ABD’nin oynadığı cambazlık budur. Döktüğü, sadece timsah gözyaşlarıdır; AB ülkelerine, bensiz dünyanız kararır mesajı veriyor..
d-Emperyalistlerin; insanlık, medeniyet ve adalet adına dünya halklarına ve korumasız tabiata verebilecekleri hiç bir değerleri kalmamıştır. Ahlak, karakter ve zihinleri; maddiyat ile bulandığından Hakk’ı, medeniyeti bulamazlar; bulsalar da sindiremezler. Batıl olan hedeflerine varmak için her yolu deneyecekler.
e-Gelecek Müslümanlarındır. Çünkü; umutların tükendiği, adaletin kalmadığı, değerlerin tükendiği ve insanın, insanın kurdu olduğu(!?) bu asırda artık bu despotizme meydan okuyabilecek bir fikir, düşünce ve metot kalmamıştır. Bu çağdaş cahiliye, şirk ve despotizme kafa tutabilecek, mübareze meydanına çıkabilecek yegâne güç İslam’dır; buna teslim olmuş, “kınayıcıların kınamasından korkmayacak muztazaflardır. Buna iman ve izan ile inandım! Wesselam.
HİSSE:
1-Libya’da Türkiye için sonuç fiyasko mu?
Misrata Akil Adamlar ve Ayan Meclisi Başkanı Muhammed İbrahim er-Rucubi şöyle demiş:
“Tobruk'taki Temsilciler Meclisi Başkanı, Mısır Parlamentosuna; ‘Trablus'un vurulmasını’ istemiş. Türkiye’nin oynayacağı rol bizim için önemli..”
Yani koruduğumuz Libya ve özellikle de Trablus’taki hükümetten elde kalan, sadece Türk asıllıların da yaşadığı Trablus’taki Akil Adamlar ve ayan Meclisindeki bir azınlık mı?
Bu işte bir yanlış var amma..
2-Putin, AB’yi ikaz ederken diyor ki:
"..özel bir askeri operasyon düzenlemeye karar verdim. Operasyonun amacı Kiev rejimi tarafından istismara, soykırıma maruz kalan insanları korumaktır. Ukrayna'nın Nazizm'den ve militarizmden arındırılması için çaba göstereceğiz… Batı’nın egemenlik alanlarını (NATO’ya üyeliği kastediyor.) yayarak ideolojisini, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemini engelleyeceğiz. NATO’ya üye olmasınlar..”
Putin; nasiplenmiş KGB’den ve Rus ayısı’ndan / Hak sağlasın belasından.
Dünyanın gözü önünde, AB’nin ortasında ve ABD’nin himayesinde bir ülke işgal oluyor.. Gundîno!!
Batıyı kıble seçenlere; evde kalıp(!) ziyaret niyetine bez bağlayanlara duyurulur.