Haklarında bazı bilgilere sahip olduğumuz eski Yunan, İran ve Yahudi toplumlarında örtü yaygın bir şekilde kullanılıyordu. Ancak örtünün yapısı ve şekli kavim ve toplumlara göre farklılıklar arz ediyordu.
Yahudi kadınlarında örtü oldukça yaygındı. Yahudi bir kadın örtüsünü üzerine almadan dışarı çıktığı zaman Yahudi şeriatına göre kocasının onu boşama hakkı doğuyordu. Ayrıca Yahudilerin Medine`de Müslümanlarla birlikte yaşadığı dönemlerde örtüyle ilgili herhangi bir sorunun çıktığına rastlamıyoruz.
Hıristiyanlarda da hicaba ayrı bir önem verilirdi. Örneğin Hz. Meryem`in portrelerini yapan eski ressamların yapıtlarında Hz. Meryem`in portrelerinin örtülü hali, Hıristiyanlıkta da başlarda örtünün bulunduğu, hatta bunun ilahi bir emir olduğuyla ilgili ipuçları vermektedir. Yine Hıristiyan toplumların geçirdiği bunca değişime, dinden bu kadar mesafe alışlarına rağmen rahibelerin örtü geleneğini sürdürmeleri, Hıristiyanlığın örtüyle ilgili bir inanışının günümüze yansıyan şekli olarak düşünülebilir.
Ayrıca Ortaçağda Avrupa kadınlarının örtüyü yaygın bir şekilde kullandıklarına tanık olmaktayız. Avrupa`da örtüsüzlüğün yayıldığı ve hatta teşvik edildiği zaman daha çok yirminci asrın ikinci yarısı, yani feminizmin başını alıp yürüdüğü günlere rast gelmektedir. Ülkemizde Kemalist devrimlerle birlikte kadının örtüsünün hedef alındığı günlerde bile Avrupa`nın kırsalında geleneksel örtünün varlığını sürdürdüğü görülür.
Bütün bunlar örtünün bir dine has bir giyim tarzı olmadığına, esasında Allah Teala`nın örtüyü insan fıtratında yer alan bir özellik ve mizaç olarak yarattığına, insan fıtratının örtüye doğru bir teşvik içinde olduğuna işaret etmektedir.
Öyleyse fıtratta var olan, insanın yaratılışının tabii bir parçası olan ve varlıkların yaratıcısının kesin emriyle kullarını yükümlü kıldığı örtünün tabii olarak toplumun vazgeçilmezi olarak yerleşmesi gerekirken, neden insanlar yoğun bir şekilde oklarını örtüye yönlendirmekte, insanın en tabii özelliği olan örtünün ortadan kaldırılması için çabalamaktadırlar?
Kur`an-ı Kerim, Ahzab Suresinin 59. Ayetinde örtüyle ilgili son noktayı koyar. Hüküm belli olduğundan bunun sonrasında hiçbir yoruma yer bırakmaz: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir”
Kadınların bedensel yapısı erkeklerden farklıdır. Bedenlerinin bir kısmının dahi görülmesi erkekler için tahrik edicidir. Gözlerde hevese, fikirlerde ise kötü düşüncelerin oluşmasına yol açar. Bütün bunlar kadınların özgürlüğünden çok daha farklı konulardır. Kadınların bedenini bir mal seviyesine indirgemekte ve değerini düşürmektedir. Öyleyse hicap, inci mahiyetinde olan kadının bedenini muhafaza eden büyük bir zırh mahiyetindedir. Kötü bakışlılar ve kötü niyetlilere karşı kadını emniyete almakta ve bedenini kuşatan zırhın içinde özgür bir ortam kazandırmaktadır. Ayrıca kadını kötü bakışların oklarından koruyup emniyete almaktadır. Öyleyse hicap kadınların özgürlüğünü kısıtlayan değil, kadınları özgürleştirip zararlardan koruyan ve onlara kendi dünyalarında hareket alanı sağlayan özgürlük kalesidir.
İslam, toplumda kadınların sorumluluklarını üstlenmelerini isterken bütün ortamlarda onur ve şahsiyetlerini muhafaza etmelerini de istemektedir. Özellikle günümüzde erkeklerle kadınların birlikte yaşadığı ortamların çoğunda kadınların örtü ve iffetleriyle ilgili hassasiyetlerin kaybolması, böylesi ortamları Müslüman kadınlar için olumsuz hale getirmektedir.
Halkımız örtüsüzlüğün propagandasını yapan, örtüyü kötü bir giyim tarzı ya da rahibe giysisi gibi göstermeye çalışan yoğun bir medya baskısı altındadır. İslami örtü, yaşları 70`i geçen kadınlar için normal, gençler için ise özgürlüklerini alıp götüren, hayatlarını zindana çeviren kötü bir şeymiş gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır. Bunlar çoğu zaman doğrudan dile getirilmezse de toplumumuzda ahlaki sarsıntılara yol açan film ve diziler doğrudan ya da dolaylı olarak en büyük darbeyi ahlak, iffet ve dolayısıyla kadınların örtüsüne vurmaktadır. Açık kadınların ve ahlaksızca ilişkilerin bolca sunulduğu programları seyreden gençler etkilenmekte, iffetsizlik ve örtüsüzlük gittikçe sıradanlaşmaktadır.
Müslümanları medeniyetinin önündeki en büyük engel gören Batı, uzun zaman önce kadını, dolayısıyla örtüyü doğrudan hedefine alıp yoğun bir saldırı başlattı. Başarılı olmak için bilim adamlarını ve uzmanlarını harekete geçirip uzun araştırmalar ve tahliller neticesinde daha fazla başarı elde edeceği yöntemleri harekete geçirip örtüye karşı yoğun bir propagandasal savaş başlattı. Uzun uğraşılar sonucunda önemli başarılar elde etse de, tamamıyla örtüyü yok edip tarihe gömmeyi başaramadığından Fransa gibi ülkelerde doğrudan örtüyü yasaklayarak, Müslümanları engelleme çabalarında bütün sermayesinin tükendiği, zorba dayatmaların dışında elinden bir şey gelmediğini bu yasaklarla ortaya koyuyordu.
Toplumumuzda medya organlarının sebep olduğu büyük zararları düşünerek, televizyon seyredilmemesini isteme ya da açık filmlerin televizyonlardan verilmesinin önüne geçme imkanı bulunmadığından elde kalan biricik yol, örtünün gereği gibi anlatılarak Müslüman halkın bilinçli hale getirilmesidir. Örtüsüzlükten rahatsız olan bilinçli Müslümanların toplumun bütün kesimlerine yönelik örtü çağrıları zamanla etkisini gösterecek, örtü kültürünün toplumumuzda yeniden ihyasına yol açabilecek.
Halkımızın içinde örtüsüzlüğün yaygınlaşmasını isteyenlerin elinde kendilerini haklı çıkaracak, örtüsüzlüğün toplumun maddi ya da manevi hayatında faydalara yol açacak hiçbir akli ve bilimsel dayanakları bulunmamaktadır. Ancak toplumumuzun kimliği ve ruhuyla uyuşmayan bir hayat tarzını cazibeli hale getirmek ve bu alanda dayatmalarını gerçekleştirmek için medya araçlarından yoğunca istifade edip gençleri cezbetmeyi başarabilmektedirler. Oysa insan onurunu kamil hale getiren, ona şahsiyet kazandıran, sosyal ve psikolojik açıdan topluma büyük kazançlar sağlayan örtünün insaniliği ve fıtriliğiyle ilgili Müslümanların elinde güçlü dayanaklar bulunmaktadır. Fıtratların kabuklarından sıyrılıp yeniden ihyası, insanımızın basirete yönelip kaybettiğine kavuşması ve Müslüman toplumumuzun karakteri olan örtünün yerleşmesi için yoğunca bir çaba sarf edilmelidir.
Müslümanların imkânlarını seferber etmeleri durumunda fıtratları bozulmamış insanlar varlıklarının bir parçası olan örtüye yeniden dönüş yaparken birçok alanda kaybedilenlere kavuşma ve öze dönüş mevsimi başlayacaktır. Bunun için biricik yol, yoğun araştırma ve tahliller neticesinde geliştirilen programlar çerçevesinde yorulma bilmez çabalarla her türlü fırtınaya karşı durmak, insanımızın inanç ve fıtratıyla ilgili bozulan, aşındırılan ve gevşeyen yönlerini bir kez daha onarmaktır. Böylece samimi ve ihlaslı çabalar karşılığını bulacak, onlarca yıldır bozulması için uğraşılan Müslüman halk kimliğini keşfedecek, Müslüman kadınlar izzet ve onur timsali örtülerine bir kez daha kavuşacaklar.
doğruhaber