İnkılap Tarihi derslerinde bizlere Birinci İnönü Savaşını anlatırlardı. Üstelik savaştan nasıl zaferle çıktığımızı da yaldızlı cümlelerle süslerlerdi. Sonradan öğrendik ki bu bir savaş değilmiş. Yunan tarafı keşif yapmak istemiş. Türk tarafının mevzi, cephe ve cephanelik durumunu öğrenmek istemiş. Kuvvetler birbirlerini kontrol etmek için uzaktan uzağa mermi sıkmışlar. Sonra Yunan kuvvetleri doğal olarak geri çekilmiş.
Bunu bize bir zafer diye yutturuyorlardı. Adamlar savaşa hazırlanmak istemiş; nabız yoklamış, keşif yapmış, durumu öğrenmiş ve gitmişler. Fakat o ara Mustafa Kemal’in morale ihtiyacı vardı. Bunu bir zafermiş gibi lanse ederek psikolojik üstünlük elde etmek istemiş. Zaten her iki tarafın kayıplarının toplamı 178 askerdir. İsmet İnönü dahi hatıralarında vakaya muharebe diye yaklaşmaz. Savaş olmadı deyiverse soyadı tehlikeye gireceği için bunun yerine “mütevazı” bir başarı olarak diye kayda geçer.
Şimdi gelelim Birinci Suud zaferine(!) Galatasaray ve Fenerbahçe futbol takımları, Süper Kupa finalinde, Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’da karşı karşıya geleceklerdi. Futboldan çok anlamam ama maç öncesi anlaşma yapılıp, kimin ne giyeceği falan her şey önceden belirleniyormuş. Buna rağmen yeni talepler Suudiler tarafından kabul edilmeyince her iki takım maça çıkmamışlar.
Suudileri günahım kadar sevmem. ABD’nin müttefiki bu devlet, yeryüzündeki İslami hareketleri engellemek için Kâbe, Mekke, Medine kısacası İslami şiarları kullanır. Ancak takımların tutumlarında provokasyon kokusu var. Özelikle Ali Koç’un işin içinde olması, başlı başına potansiyel bir provokasyondur.
Fakat başta Cumhuriyet olmak üzere laik basının tiyatral gülümsemesi dikkat çekiyor. Adamlar zafer kazanmış komutan edası ile köşelerinden keyifli yazılar yazıyor, videolar yayımlıyorlar. Bilmeyenler, Başkomutan Mustafa Kemal Komutasındaki ordunun büyük bir zafer kazandığını zannedebilirler.
Örneğin Yılmaz Özdil, oynanmayan Süper Kupa finalini hayatının en güzel derbisi diye adlandırmış. Hatta Özdil öyle bir coşmuş ki işi Fahrettin Paşa’ya kadar getirmiş. 1916’daki Hicaz Cephesinin Komutanı Fahrettin Paşa’nın Medine Savunmasına kadar işi ilerletmiş. Bu nedenle hazret, 2023’ü mutlu kapatmış ve bu moralle 2024’e başlamış.
Mustafa Balbay, maç tarihi olan 29 Aralık 2023 gününü bir milat olarak belirlemiş. Yazının sonlarına doğru Mustafa Kemal’in bir dünya lideri olduğunu söylemiş. Örneğin bir dünya lideri olduğu için M. Kemal’in doğumunun 100. yılını Birleşmiş Milletler dahi kutlamış. Meğerse BM itirazlara rağmen bu kararı almış.
Aslında kafası çalışanlarca bu tür cümlelerin kurulması insanı hayrete düşürüyor. Sakın BM, Mustafa Kemal Batıcı bir lider olduğu için bu kararı almış olmasın. Batı tarafından uydurulan ödüllerin nasıl dağıtıldığını herkes biliyor. Doğu toplumlarında Batı normlarını kabul eden yazar, sanatçı, bilim adamı vs.lere ödül verirler. Bunun istisnası çok azdır. Ama İslam dünyasında Batı hayranı olanlara bu ödüllerden bolca verilir. Bunu bilmek için öyle IQ’nun yüksek olmasına falan gerek yoktur.
Açıkçası ülke ekonomisinin zorda olduğu bir dönemde Erdoğan para bulabileceği ülkelerle ilişkileri biraz düzeltmek istiyor. Hiç olmazsa sorun çıkmasını istemiyor. Suudi Arabistan da bu ülkelerden biridir. Adamlarda zibil kadar para var. Ekonomik endişelerden dolayı Erdoğan biraz alttan almaya çalışarak Suudiler ile iyi geçinmeye çalışıyor.
Ali Koç ise normalleşmeye yüz tutmuş ilişkileri bozmaya matuf bir hareket tarzı içerisine girmiştir. Laik kesimdeki keyif bu yüzdendir.