Vali, Belediye Başkanı ve Eğitim Bir-Sen İl Başkanı ortaklaşa ulusal düzeyde İstanbul Fetih marşının beste ve güfte yarışmasını düzenlemişti. İstanbul için bir ilkti. Teknik kısmını sendika, maddi kısmını belediye, lojistik desteği valilik üstlenmişti. “Zulüm 1453’te başladı” ortak paydasında buluşanlar sinir krizi geçiriyordu. Halkta da büyük heyecan yaratmıştı yarışma. Aylarca süren hummalı bir hazırlıktan sonra sıra ödül törenine gelmişti. Vali, belediye başkanı, vekil ve bakanlar halkla bütünleşecekti. Kardeşlik pekişecekti. Ama törene sendika yönetimi ve ödülü alacaklar dışında hiç kimse katılmadı. Büyük bir hayal kırıklığı… İstanbul düşmüş müydü, ne?
Elbette bu bir ironi ve elbette bu organizasyon Diyarbakır Fethi için değil de İstanbul Fethi için yapılmış olsaydı görkeminden gökler gürlerdi. Doğrusu da bu olurdu.
Bir Diyarbakır adanmışı olan Diyarbakır Eğitim Bir-Sen başkanı Ramazan Tekdemir ve elli yıllık bir Diyarbakırlı olarak bugüne kadar halkın en çok teveccüh ettiğine şahitlik ettiğim Diyarbakır valisi Münir Karaloğlu’nun ortak fikri idi Diyarbakır için Türkçe–Kürtçe fetih marşının güfte ve beste yarışmasını düzenlemek. Aynı zamanda büyükşehir belediyesi başkan vekili (kayyum) olan vali Münir Karaloğlu’nun himayesi ve talimatıyla yarışma başladı. Yarışmanın bütün teknik ve pratik sürecini sendika yürüttü. Belediye ve valilik de ödülü ve ödül törenini üstlenmişti. İlkti… Büyük heyecan oluşturmuştu halkta. Türkiye sathından yarışmaya eserler katılmıştı. Onlarca eser arasından seçimi yapmak jüriyi zorlamıştı. Arkasından beste yarışması… Ve Türkçe–Kürtçe olmak üzere muazzam iki fetih marşı; iki müstesna eser çıkmıştı ortaya. Diyarbakırlının fetih ve sahabe ile olan rabıtası pekişecekti. 541 sahabenin medfun olduğu Diyarbakır semalarında kardeşlik türküsü yankılanacaktı. Ortak harcımız olan İslam ile yeniden yoğrulacaktık. Hz. Ömer’in hilafetinde; Halid Bin Velid komutasında birleşecektik bir kez daha fethin yıldönümünde.
Önceki yıllarda görkemli fetih organizasyonları tertip eden vali Münir Karaloğlu için bu zirve bir organizasyon olacaktı.
Ne hikmetse Diyarbakırlının gönlünde önemli bir yer tutan vali Münir Karaloğlu fetih yıldönümüne günler kala merkeze alındı. Devletin aklını anlayacak ve sorgulayacak değiliz. Ancak bu değişim halkın aklına pek yatmadı. Üzüntü ve tepkiler şehir efsaneleri ile harmanlanınca müfsidin muradına yaradı sadece.
Yine de büyük organizasyon olan fethin yıldönümü etkinliği ile Diyarbakırlının yüreğine dokunulacak, kafasını karıştıranlar uzaklaştırılacaktı.
Ve o gün geldi. Halk yeni valiyi de tanıma fırsatı bulacaktı. 27 şehid sahabenin yattığı fethin sembolü Hz. Süleyman Camisi ile hendek-çukur olaylarında harabeye dönen Kurşunlu Camisi Diyarbakırlı için müstesna iki mabedtir ve mübarek günlerde oraların meydan, sokak ve caddeleri hınca hınç insan ile dolar. Bu iki cami fetihten günümüze tarihimizin özetidir de aynı zamanda. Tören, birbirine yakın olan bu iki cami arasında akşam saatlerinde açık alanda yapıldı. Ancak herkes tam bir hayal kırıklığı içindeydi. Sokak müzisyenlerinin düzenlediği organizasyonlar bile daha etkileyiciydi inanın. Hasbelkader bir platform… 20-30 plastik sandalye ve 20-30 katılımcı… Onlar da ödül alacaklar ve yakınları idi. Sendika başkanı ve yönetimi dışında hiç kimse yoktu. Bir belediye yetkilisi bile yoktu. Birinci gelen muazzam Kürtçe-Türkçe iki marşın okunması tüylerimizi diken diken etmiş ve matem havasını azıcık dağıtmıştı o kadar. Münir Karaloğlu duyduysa ne hissetti merak ediyorum.
Biz, duyguda kopanlar da döner diye beklerken duygudaşlarımızın yüreğinde kalmaya bile bir gerekçe bulamadık/bulamıyoruz. Yarışmanın birincisi Konya’dandı. Şiirin bir dizesinde Diyarbakır Fethi için “Alpaslan’a feyz olduk, Fatih’e muştu verdik” diyordu. Anadolu’nun kapılarının da kilidinin muştusu olan Diyarbakır’ın Fethi yıldönümünde muştuyu “ifsad” aldı galiba.
(Bu yazı yazılırken İstanbul Fetih programı henüz yapılmamıştı.)