Bu gemiyi selamete çıkaramazsanız Müslüman halkın iki eli iki dünyada da yakanızdan düşmeyecek; böyle biline. İkinci 15 Temmuz’u olur halkımızın bilesiniz.
İkinci bir darbeyi içerden yemenin bedelini bilmem daha kaç nesil öder ve bilmem daha kaç nesil boyunca dindarlar siyaseten suskunluğa kapanır kimse kestiremez.
Kuzu postuna bürünerek Müslüman halkımızın aklını, parasını, çocuklarını, yüzyıllık enerjisini, birikimini yine iktidarların açtığı alan ile toplayan FETÖ’nün darbeci, batıcı, ABD’ci Siyonist hain yüzü ortaya çıkınca aslında en büyük darbeyi halkımızın “dindarlara ve cemaatlere olan teveccühü” yedi. Gerçi “kuzu postlu kurt” bu kardeşinizi çokça ısırdı ve çokça söylendik ama kar etmedi.
Ama olsun! Kendisinin de kandığına inanılan bir iktidar vardı teselli olarak. Her ne kadar pusuda yatan, fırsat kollayan tedavülden kalkmış, miadı dolmuş fikir ve akımlar buradan büyük bir “din karşıtlığı” devşirdilerse de halkımızın engin birikimi onlara çok prim vermedi.
Şimdi de sıra iktidarda. Bilmem farkında mısınız iktidar çok rahat görünüyor. Her ne kadar darbe girişimi sonrası çürük-çarık anlayışlarla iş tuttuysa da; kokuşmuş ritüelleri ifa etmede kraldan çok kralcı kesildiyse de FETÖ’den doğan boşluğa yordu Müslüman halkımız. Ve yine halkımız o kahır ve sabır çekmede engin olan sinesinde buna da yer bulmakta güçlük çekmedi hazanın geçici olacağı ümidiyle.
Elbette ki faizsiz sistem önemli, değerli ve Kur’an’ın mucizesi bakımından çok anlamlıdır ve bir önceki yazımızı bu konuya ayırmıştık. Ancak iktidarın zaman ve şartların değişmesiyle eylem ve söylem değiştirme geçmişi, halkı bir şüpheye de duçar etmiyor değil. İçerde ve dışarıda emperyal ve çürük yapı ve anlayışlara dönük halkımızın heyecanını doruğa çıkaracak öyle sözler sarf edildi ki… Ancak sonrasında dilin ve günün tersine dönmesi halkta haklı bir güvensizliğin izlerini bıraktı/bırakıyor.
Halkımız FETÖ ile birlikte yüzyıllık enerjisi ile iktidara teveccüh etti ve yerel yönetimlerle birlikte tarihte eşine rastlanmayan kesintisiz otuz yıllık iktidar bahşetti. Sakın ha bu felaket ile halkı başkasına bırakıp gitmeyin. Şayet bu felaket derinleşir ve siz bu şartlarda indirilirseniz, sivil alandan sonra halkımızın siyasi alandaki 15 Temmuz’u olur. Belki de bu halk için tarihi bir hezimet olur. Mütedeyyinlerin “siyasi dili” oldukça kısalır. Genç nesiller bu iki yıkımdan sonra bir daha sahaya inmeye, yeni bir enerji biriktirmeye ve bu yaraları halkın gündeminden ve zihninden silmeye ya mecal bulamaz ya da on yıllara ihtiyaç duyacaktır.
Sakın ha bir başarısızlığı aklınızın ucundan geçirmeyin. Hiç değilse çıktığınız en yüksek yerde bırakın. Hoş orası bizim için çok aşağı bir yer ama olsun. Olası bir hezimet, emperyal dünyanın iki yüz yıldır dayattığı siyasi, askeri, ekonomik ve içtimai tezlerinin tekrar ve geri dönüşsüz hayat bulmasına zemin açacaktır.
O nedenle bu güne kadar oyunu, gönlünü, yerine göre malını ve kanını size vermiş dindar ana gövdeye dönün ve onları dinleyin. Sırtınızı dayadığınız çürük-çarık, denenmiş, köhne taş-beton kültürün sahiplerinden size asla hayır gelmeyecektir ve ipinizi çekmeye ilk onlar yeltenecektir. Dini ritüelleri aşan boyutta icra ettiğiniz “kutsamaların” da kurtuluş olmadığı gün gibi aşikârdır.
Yok eğer siz zaten bu iseniz -ki inanmıyorum- ve ikinci bir FETÖ aldatması yaşıyorsak defalarca aynı delikten ısırılıyor olmamızdan ötürü yuh olsun bize. Yok bildiğiniz bir şey varsa da halk ile paylaşın. Değilse herkes yeni bir “devir” için gardını alsın.